24 Haziran 2013 Pazartesi

Fe Eyne Tezhebun?

Mahallemizdeki bütün yabancılaşmalar, yozlaşmalar, başkalaşmalar ve söylenen yalanlar sıradan bir gerçekliğe dönüşmüştür. Modern ite adına gelinen nokta ile övünülerek kendi yönetimini meşrulaştırma ihtiyacı hisseden anlayışlar, modern itenin kendisine uğramadığı mahallerde de oy kaygısı duymaksızın sıradan bir gerçeklik halinde ilerlemekte ve derinleşmektedir. 

Derin bir anlam çürümesi yaşandığı için, sözünü ettiğimiz gerçekliklerle ilgili olarak hiçbir hesaplaşmaya yönelmiyoruz. Hizmet alamadığımız halde hizmet etmeyenlerin oy oranı hep yüksek çıkabiliyor. Veya mahallemize bu anlayış adına anket yapmak için gelenlere "hizmetlerden memnununuz" deyi verebiliyor mahallemin insanı.

Bu durumu her türlü yalanı, yozlaştırmayı ve mahallemizi mahalle olmaktan çıkarıp sanayi alanı olmaya doğru götüren başkalaşmayı, sıradan bir gerçekliğe dönüştürülmesinden başka bir şeyle izah edemiyorum. Medyatik güncelliklerin, siyasi fanatizmin sınırları içerisine hapsolduğumuz için, sorgulamalar yapmak yerine seyrediyoruz. Peki sorarım size :

 "Fe Eyne Tezhebun?" 

"Bi ku derê va çu?"

 "Where is this going?"

 "Nereye bu gidiş? " Nereye kadar......

İbrahim (Yücel) Kaya

14  Mayıs  2013 - 20:51:27 

20 Haziran 2013 Perşembe

Sona Yaklaşırken 2 (Şiirin hakiki manası, şairin karnında/içindedir ama!! )

Yazı hakikatin, gerçeğin, insanın durumunu ifade biçimlerinden sadece biridir. Konuşmada olduğu gibi yazıda da kendine has bir üslup vardır. Kimisi yazılarında anlatmak istediklerini yalın, direkt olarak ve şahıslar üzerinden yola çıkarak ifade eder. Kimisi ise sözü bitirmez, ama ima eder, işarette bulunur, hissettirir. Bunları kuvvetle yapar ve yaparken de kişilerden çok olaylara değinir.

Uzun bir zamandan berri grubumuzda ve başka mihverlerde mahallemizin meseleleri ve çözüm yolları ile ilgili görüşlerimizi paylaştık. Bu paylaşımlardan bir çoğu özü itibariyle muhatapları tarafından anlaşılır olsa da, bütünde ifade edilen manaların çok anlaşılır olmadığı, sorunların müsebbibi olanların belirgin olmadığı arkadaşlarım ve tanıdıklarım tarafından zaman zaman dile getirildi. Hatta bir kardeşimin "Abi kimi kastediyorsun açık açık söyle" deyip serzenişte bulunduğunu dün gibi hatırlıyorum.

Duygu ve düşüncelerimi ifade ederken herkes de olması gereken bir üslup ve duruş ile hareket ettiğimi düşünmekteyim. Dolayısıyla kendimi daha çok yukarıda bahsettiğim ikinci grubun içinde görüyorum. Kişilerin karakter ve şahsiyetleri ile asla vakit kaybetmem, fikirleri ve meydana getirdikleri olaylar ile ilgilenirim. Sorunları çözüm bulabilme umuduyla dile getiririm. Amacım sadece insanların sorunlar üzerinde düşünmesi sağlayıp çözüme ulaşacak fikirlerin ortaya çıkmasını sağlamaktır. 

Kendi kabuğuma çekilip kurguladığım dünyada yaşamayı da tercih edebilirdim. Sadece Galatasaray'ın şampiyonluğu ile veya kahvede oynadığım oyunların verdiği haz ile de mutlu olabilirdim. Fakat ortada bir problem, kafama takılan ve beni rahatsız eden şeyler vardı. Ve ben bunlara kayıtsız kalmadım. 

Mahallenin haksızlıklar ve hizmetsizlikler karşısındaki sus pus olmuş haline hayret ve esefle izlemek yerine, bu hali ortadan kaldıracak bir bilinç oluşturmaya çalıştık.  Bunda da kısmen başarılı olduğumuzu düşünmekteyim.  Bu bilinçlenme sürecinde aktif olarak kullandığımız sosyal medyayı küçümseyenler ve bu işlerin sosyal medya üzerinden olmayacağını söyleyenler Mısır, Tunus, Libya ve son olarak Türkiye'de cereyan eden olaylarda sosyal medyanın önemini umarım anlamışlardır. Çünkü mahallemizin sorunları ve çözüm yolları konusunda sosyal medya üzerinden başlattığımız bilinçlenme çabalarının anlayamamışlardı. Hadi anlayamamalarını anlarım da anlamaya çalışmadılar onu bir türlü anlamadım. 

Bu bilinçlenme sürecinde muhatabımız olmadığı halde siyasete kendini fazlaca kaptırmışlığın sonucu olarak söylediklerimizi kendi üzerilerine alınarak alınganlık gösteren ve bu alınganlığı aramızda uzun yılların getirdiği bir arkadaşlık olmasına rağmen bizlere anlatmak yerine tavır takınarak ifade eden, konuşarak anlaşmaktan aciz, siyasetin kendisine yüklediği kibir ile hareket eden arkadaş bildiklerimiz de oldu. Siyaset için  babamı bile tanımam diyen bu zihniyetin arkadaşlığımızı hiç tanımayacağını tahmin etmek sanırım sizin içinde hiç zor olmayacaktır.

Söylediğimiz hiç bir şeyde şahsını, hedef almadığımız, mahallemizde yapılmayan hizmetlerden direkt olarak kendisini sorumlu tutmadığımız halde, yazdıklarıma benim anlatmak istediklerimden farklı anlamlar yükleyerek olayı şahsi mesele haline getiren arkadaşlar maalesef oldu.

"Şiirin hakiki manası, şairin karnında/içindedir" (El-ma'na fi batni'ş-şair) derler. Bu sözü sadece şiirler için söylenmiş zannetmek herhalde yanlış ve eksik olacaktır. Yazdıklarımdan herkesin anlayacağı farklı olabileceği için, yazdıklarımın vebalinin bir şekilde omuzlarımda olduğunun farkındayım. Lakin sözlerime bahis olan kişi (ler) bana yazdıklarımdan anladıkları mananın hesabını sorabilecek kadar yakınken, bunu yapmamış, yapmadığı gibi, benim arkadaşlığın getirdiği sorumlulukla ifade etmek istediğim manayı kendisine izah etme çabama da iştirak etmemişlerdir.

Bunun yanında kendisini dost/arkadaş bildiklerimin, eğer beni de öyle biliyorlarsa, yazdıklarım ve söylediklerimden kast ettiğim manayı kendisine ifade ettiğim halde kendi anladığı manada ısrar etmesini de anlamlandıramıyorum. Dost/arkadaş hesap sorar ama, dostluk/arkadaşlık kendi vicdanının değil dostun/arkadaşının vicdanının hükmüne razı olmayı gerektirir.

Kendisi ile geçmişten gelen bir dostluğumuz/arkadaşlığımız olmadı halde yazdıklarımdan anladığı mananın hesabını sorma nezaketinde bulunanların tavırları, yılların getirdiği dostluğa/arkadaşlığa rağmen bu nezaketi göstermeyenlere ibret olsun.

İbrahim (Yücel) Kaya
19 Haziran 2013- 14.25 - Yar-ı Diyar

10 Haziran 2013 Pazartesi

Sona Yaklaşırken !!!

Fransız iç savaşında Rousseau'nun, İngiliz İç Savaşında Hobbes'un, Alman parçalanmasında Hegel'in, Kantn'ın, Osmanlının parçalanmasında Mustafa Kemal'in ortaya çıktığı gibi toplumların bunalımlı dönemlerinde yeni bir bakış açısına sahip insanlar ortaya çıkacaktır. 

Mahallemizde var olan sorunlar ile yüzleşme ve bu sorunların sebebi olan kurum ve kişiler ile hesaplaşmaya girişirken durduğumuz yere iyi bakmak lazımdır. Bir insan olayları sadece kendi içinde yaşıyorsa ve nerede durduğunun farkında değilse, başka bir şeyden anlamaz ve sorunların çözümüne bir katkıda bulunmaz.


Hiç bir zaman duruşunu arayan bir insan olmadım. Durduğum yer hep belliydi. Kendimden hiç bir zaman şüphe etmedim, dolayısı ile hiç bir zaman da suçluluk hissetmedim. Ben buyum böyle olmaktan da memnunum. Kimseyi dışlamak niyetinde değilim. Ama her hangi bir kimsenin, beni dışlaması karşısında kendimi ispat etme durumda da değilim. Söyleyecek bir şeyim var. Ve bunu söyleyecek teorik arka planım da tarihi zeminim de var. 


Bu teorik arka planın ve tarihi zeminin ışığında şimdiye kadar söylediklerimden ve gelecekte söyleyeceklerimden muhatabı dışındakilerden başka kimse alınmasın. Ama doğru bildiğimi bana yanlış olduğu ispatlanıncaya kadar söylemeye devam edeceğim...



İbrahim (Yücel) Kaya
10 Haziran 2013 / 18.51 - Hanegahım

Önemli Olan: Ne Söylediğin Değil Nereden Söylediğin

Her sancı yeni bir doğumun müjdecisidir. Fikirlerin, düşüncelerin doğuşu da fikir sahibi için sancılıdır. Bu sancıyı çekmeden konuşanlar iç...