1 Haziran 2014 Pazar
“Öyleyse Sen Emrolunduğun Gibi Dos Doğru Ol”
İçinde bulunduğu iki üç yıllık süreç göstermiştir ki, ülkemizi ışıltılı bilinci ile daha yaşanılabilir bir seviyeye çıkarma düşüncesinin temsilcisi olmaya aday bireylerin ortaya koyduğu düşüncenin zemini hala boşluklar içermektedir ve bütüncül bir bilinçten yoksundur. Bu bilincin oluşması için gerekli olan nitel sıçrama ise bir türlü gerçekleştirilemiyor veya istenilen seviyeye bir türlü ulaşılamıyor.
Ülkesini, her türlü politik ve çıkarsal hedeflerden uzak bir şekilde seven halis insanların çabası ve bu çabanın neticesi olarak ortaya konulan eylemsel düşünce kuşkusuz bu ülkenin tarihinde görülmemiş tarzda bir hareketi beraberinde getirdi. Bugün geldiğimiz noktanın istenilen seviyede olmadığını söylemekle birlikte ülkesini seven insanların gösterdiği tüm düşünsel ve eylemsel çabaların gerçek bir saygıyı hak ettiğini de belirtmeliyim. Burada tek tek ismini saymayacağımız bu kişiler birçok anlamda bu kişilikli çabanın temsilcisi konumundadırlar. Çünkü her şeyden önce doğru olduklarını inandıkları bir çabanın mücadelesini verdiler.
Aynı şey bu ülke için çalıştığını söyleyip siyasi erklere, dini gruplara ve bazı yabancı odaklara hizmet eden yandaşlar için de geçerli olsaydı, yani otu botu savunacaklarına, ülkelerinin ideallerini birebir üstlenerek açıkça savunsalardı, el ele verebilseydik, yenidünyalar kurulabilirdi Türkiye denilen ucubeler diyarında. Ama maalesef sözde ülke davası için mücadele ettiklerini savunan siyasi parti, sivil toplum ve dini grup temsilcisi payesi ile dolaşan bazılarının ülke ideallerine katkıda bulunduklarını söylemek neredeyse imkânsız. Hatta onlara bu payeleri kendi elleri ile teslim eden bir zamanların hükümranları açısından düşünülürse, dışarı atıldıkları bir yere sürekli sahte kimliklerle girmeye çalışan şahsiyetleri andıran bu kişilerin bir hayli prestij kaybettirici olduğu söylenebilir.
Aslında insan şöyle düşününce, halkın teveccühü ile elde edemedikleri iktidarı sahte kimliklerle ele geçirmeye çalışan şahsiyetlerin bu tak iyeciliğine, ikiyüzlülüğüne ve münafıkça davranışlarına hak vermekten kendini alamıyor: Sanayi inkılâbı ile ortaya çıkan, kapital sermayeyi kendine ilah edinen, kendi çıkarlarını toplumun çıkarlarının üstünde gören bir sistemin devamını savunmak, hem de bunu onurlu bir düşünce olarak üstlenmek, içinden çıkılması çok güç bir ikilem oluşturmakta. Hatta deyim yerinde ise vaziyeti içinden çıkılmaz bir kara delik haline büründürmektedir. Oysa ışıltılı bilinci ile yürüyen insanın varabileceği nokta asla kara delik olamaz.
Kalbin ve zihnin beslendiği nehirlerin kaynağı bizim yöneleceğimiz ve varacağımız noktayı doğru, dos doğru kılmalı. İnsanın geldiği ve gideceği yer bellidir. Mesele bu iki nokta arasında bir doğru çizebilmektir. İslam ve temsilcisi Müslüman bu iki nokta dışında hiçbir tali noktalara itibar etmemeli doğru, dos doğru yoluna devam etmelidir. Noktalar ancak başlangıç ve bitiş noktası arasında yer aldığı sürece bizim nazarımızda itibar sahibi olmalı. Bunun dışında yer alan hiçbir noktaya tevessül etmemeliyiz.
“Öyleyse Sen emrolunduğun gibi dos doğru ol” (Hud-112)
2 Nisan 2014 Çarşamba
Daha Yaşanılır Bir Mahalle İçin Yürüdük
Sevgili Parseller (Sanayi) Mahallesi Sakinleri
Bugün burada “Mahallesini Seven Kaç Kişiyiz?”
sorusunun cevabını bulmak için toplandık. Çok şükür görüyoruz ki hala
mahallesini seven insanlar var. Burada hiç kimseye, hiçbir gruba karşı
toplanmadık. Burada sadece “Mahallesini Seven, Mahallesinin sorunlarını dert
edinen, bu sorunlara nasıl çözüm buluruz diye kafa yoran, dertlerimizi dert
edinen insanlar var.
Buradayız Çünkü;
Az gelişmişlik, geri kalmışlık bu mahallenin kaderi
değil. Hak aramadan, mücadele etmeden, bizim dışımızda yapılacak müdahalelerle
boyun eğerek mahallemizdeki sorunlara çözüm bulunamıyor.
Ruhunu ve vicdanını kişisel menfaatleri uğruna satmış
olanlardan bir lütuf beklemiyoruz. Bu zamanda mahallemizin başına musallat
edilen sorunların karşısında zillete (sahipsizlik kompleksine) düşmemek için
bizi bu duruma düşürmek isteyenleri iyi tanımalı ve bu duruma düşmemek için
üzerimize düşen vazife ile mücadele etmemiz gerektiğinin bilincindeyiz.
Mahallemizde bize sunulan bir kaç küçük
hizmet ( bu hizmet bize bir lütuf değil, yapılması gereken görev) bizi asıl
meselelerden uzaklaştırmamalı. Bir küçük parça (küçük hizmetler) bizim bütünü (
insanca yaşamamızı sağlayacak hizmetleri) görmemizi engellememeli. Ağzımıza
çalınan bir parmak balla bizim asıl sorunlarımızı unutturmaya çalıştıklarının
farkındayız.
Tüm bu yitirilmişliklere karşın bulundukları makam itibariyle bilgiy ve
hizmeti bize bilgelikle sunması gereken kişilerin, bulundukları makamı güç elde
etmek için aracı olarak görüp bütün çabalarını, emeklerini, bu gücü kendisine
verenler için harcaması kendi kafasına kurşun sıkmaktan başka bir şey
değildir.
Bizden ölmek sıtmaya razı
olmamızı, söyledikleri her şeye inanmamızı, mahalle çok güzel olacak laflarına
kanmamızı istiyorlar. Biz görüyoruz ki mahallemiz her geçen gün yaşanılır
olmaktan çıkıyor. Çocuklarımız fabrikaların arasına hapsedilmiş parklarda
oynuyorlar. Gençlerimizin kaldırım kenarlarında vakit geçiriyorlar. Sosyal
alanlar yetersiz. Pendik’te okulu olmayan tek mahalle bu mahalle. Yapılıyor ama
bitirilecek mi bilemiyoruz.
Biz aza kanaat etmesini
biliriz ama haksızlığa, saygısızlığa, aşşağılanmaya da eyvallah diyecek
değiliz. Çok şey istemiyoruz.
Bizler bu mahallede:
·
İnsanca
yaşamak istiyoruz
İstiyor
musunuz?
·
Diğer
mahallelerle aynı hizmetlere sahip olmak istiyoruz
İstiyor
musunuz?
·
İmar
meselesinin çözüme kavuşturulmasını istiyoruz
İstiyor
musunuz?
Bu mahalleye yapılan her türlü
haksızlığa ve hizmetsizliğe karşı mücadele etmek boynumuzun borcu, bu borcu
üzerine alan bizler bozguncu, ikircikli
vb. türü sözlere ve tehditlere maruz kalsak dahi yolumuzdan dönmeyeceğiz, ama bu
mahalleyi içinde bulunduğu duruma mahkûm edenler hatalarından dönsünler.
Nesiller gelip geçiyor. İnsanın insan olması kemale ermesi için yıllar değil idrak yeterli aslında. İdrakten yoksun, menfaatperest zihinler hangi mahallenin nesli acaba? Tabi ki Sanayi Mahallesinin (Parseller). Fakat hırsı, tamahı, iştah ve hevesi, hasedi, ezmeyi ve tahakkümü körükleyen bu zihniyet sahipleri beraber büyüdükleri nesli elinin tersi ile itip çıkarlarına kucak açarak mahallelerine ve hatıralarına sahip çıkmadıklarının bilmem farkındalar mı?
Herkesin bir yerlere gelip, bir şeylere tutunma çabasına tutsak olduğu bir toplumda hayatta ben yokum biz varız anlayışı ile yola koyulmak (hiç olmak) sanılanın aksine hiçliğin yükümlüğü ile insan olmayı onurlandırmak demektir.
Bu mahalleye yapılan haksızlıklara direnmek bir hakikatin ruhunda nefes alıp veren bir put kırıcı olmak gerekiyor. Etrafımızda olup bitenleri anlayarak mahallemizin selameti için gayret etmeliyiz. Mahallesini değil kendi geleceğini düşünenlere secde etmeyi bırakmalıyız.
16.03.2014 - Saat:14.00
İbrahim (Yücel) Kaya
3 Şubat 2014 Pazartesi
Hüsnü Zan
Secim öncesi mahallemiz ile ilgili projeler havada uçuşuyor yada birileri tıpkı bir seçim öncesi okul için yaptıkları reklamı yine yapıyor. İşin garibi mahallemizin menfaatini savunması gerekenler reklamın yapım ekibinde.
Dikkat edin: Belediyenin Mahalle temsilciliğini yapan zaatların mahallemize yapılacağını söylediği etüt merkezi, kütüphane vs. için yayınladığı ilk fotoğraf ile son fotoğraf arasında dağlar kadar fark var.
Hemen kötüsünü düşünmeyin muhtemelen proje değişmiştir. Değişmeye de devam edebilir. Siz siz olun iyi niyetinizden hiç bir şey kaybetmeyin...
İbrahim (Yücel) Kaya
5 Ocak 2013, 01:15
İbrahim (Yücel) Kaya
5 Ocak 2013, 01:15
Bir Sokak Lambası Olabilmek
Bir yanım karışma şu Hükumet-Cemaat işine diyor ama cemaatin mensuplarına söyledikleri şeyleri duyup onların da hiç sorgulamadan inanmasına dayanamıyorum.
Daha bu akşam cemaatin şirketlerinde çalışan dolayısı ile de (tam bağlılarından olmasa da) sohbetlerine de giden biri ile yaptığım görüşmede söylediklerinden bazılarına gülesim geldi. Bir zamanlar koyu bir AK Parti savunucusu olan bu kişi sohbetimiz boyunca sürekli hükumetin haksızlığını ispatlamaya çalıştı. Bakın neler söyledi o kişi:
2. Hükümet içinde ve en önemli bürokratlar arasında gizli (başbakanın danışmanlarını özellikle belirtti) İranlı yanlıları var. Hem kendileri hem çevrelerindeki insanları muta nikahıyla zinaya da alıştırdılar. Üstelik bunların hepsi kayıt altına alıp İran gizli servisince günü geldiğinde kullanılmak üzere arşive kaldırıldı.
3.PKK istedi diye dershaneler hedef. Böylece Doğu ve Güneydoğu’da PKK’nın önünü açacaklar.
Şimdi;
1. si, Erdoğan'a İran'da büyü yaptılar diyenler sormak lazım Kendini Ebu Bekir zannedip F. Gülen'e hitaben "Bir gülüşüne bütün malımı feda ederim" diyen iş adamı mı büyünün tesiri altında değil? Ümmet bilincini beyin kıvrımlarına nakş edememiş olanlar hangi büyünün tesiri altındalar? Ümmetin zerresini teşkil eden bir topluluğun menfaatine göre tavır alanlar mı büyünün tesiri altında değil? Ümmetti ilgilendiren meseleler ile ilgili dudaklarından bir tane bed-dua çıkmamış olanların kendi kuyruğuna basıldı diye tüm hışmıyla ettiği bed-duanın en bed-ine âmin diyenler mi büyünün tesiri altında değil?
İbrahim (Yücel) Kaya
02/02/2014 - 00.14
Türkiye 2023 Face Grup
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Önemli Olan: Ne Söylediğin Değil Nereden Söylediğin
Her sancı yeni bir doğumun müjdecisidir. Fikirlerin, düşüncelerin doğuşu da fikir sahibi için sancılıdır. Bu sancıyı çekmeden konuşanlar iç...
-
Bilinçli bir mücadele sorumluluk duyguları üzerinde yükselir. Yaşam kalitemizi tehdit eden sorunlarla organize bir şekilde mücadele et...
-
İçinde bulunduğu iki üç yıllık süreç göstermiştir ki, ülkemizi ışıltılı bilinci ile daha yaşanılabilir bir seviyeye çıkarma düşüncesinin tem...
-
Bizden ölmek yerine sıtmaya razı olmamızı, söyledikleri her şeye inanmamızı, mahalle çok güzel olacak laflarına kanmamızı istiyorlar. Ve...