Mahallemi Seviyorum

Maç Bahane Muhabbet Şahane
-----------------------------------------------------------------------------------
Bir kahvenin kırk yıl hatırı varmış, lakin hatırın bir kahve kadar değeri var mı?..
Kahveyi dağıtmak değil, oturup karşılıklı içmektir asıl olan. Kahve menfaat icabı değil, dostluk, arkadaşlık icabı yapılan bir ikramdır. O yüzden pazara kadar hatırı olan değil, kırk yıl hatırı olan kahveyi içmek lazım. Menfaat için arkadaşlığını satan ile değil, dostluğa dostluk katan ile içmek lazım.
-----------------------------------------------------------------------------------
Uzun yıllar oldu çocukluğumun Arka-Daş-lığı ile terimizin birbirine karıştığı günlerin hayal mi gerçek mi bir halde tekrar var olması bu mahalde. Ne güzel...
Arkadaş diyebilmek.. Arkadaş diye bilmek.. İkisi çok ayrı şeyler...
Aslında bu yaşlar (Veteran yaşları  Arka-Daş-lık üzerine daha derin düşünebileceğimiz zihin olgunluğu açısından kemale vardığımız yaşlar olması hasebiyle bizler için bir fırsat oluşturmakta. "Can çıkar huy çıkmaz" sözünün tezahürünü görsek de, özellikle maç esnasında, yaşın verdiği olgunluk örtüyor her şeyin üzerini. Eksiklere rağmen Arka-Daş-larımla birlikte olmak ayrı bir keyif benim için. Ve gördüğüm kadarıyla herkes de aynı keyfi yaşıyor. Futbol bir araya getiren aslında "Maç bahane Muhabbet şahane" dedirten bir araç oldu bizler için.
Kahveyle başladık, kahveyle bitirelim 
Dostla içilen kahve neşedir.. Kahkahalar köpüklerin üzerinde yüzer.
Dün akşam ki kahvemizi pişiren Ürcan Takak'a, ikram eden Orta Doğu ve Balkanların en iyi çiğ köftecisi Bülent Akdemir' e emekleri için selam olsun......
&
Ayrıca maç esnasında yerde sürünmekten top oynayamayan Murat Polat'a, bitmek tükenmek bilmeyen enerjileri ile Süleyman Bitkay ve Halim Köroğlu'na, birlikte Pendik Spor'da da top koşturduğum Abdurrahim Caferoğlu'na, Süper Liğ gol krallığının en büyük adayı adam gibi adam Gökhan Yıldırım'a, tekniğini her daim konuşturan Bulent Kotanci'ya, bu hafta oynamasa da yanımızda olan Bektaş Balcı'ya, son dakika da olsa meclisimize katılan Murat Yuksel'e, Osman Demir kardeşimize ve mahallemizin Diyanet İşleri Başkanı Sayın Adnan Bilgili Hocamız'a SELAM olsun....




Yiğitler Çıktı Meydane
Şu tarih içinde onca arkadaş vardır,
Hepsi efsane yiğit,hepsi şanlı destan.
Akdemirlerin lideri Bülent Han,
Vatana ve millete kurban gidenlerden.
İslama gönül veren Adnan Hocamız da var,
Göleli Yıldırım Bey' e sahalar geldi dar.
Aman mutlaka Kotancı' yı da say,
Ününü her tarafa yay.
Muratlar sürekli şut atarlar,
Ayda yılda bir maç yaparlar.
Buzlu steplere sürgün oldu Köroğlu,
Yinede kopmadı arkadaşlarından ne oldu?
Mahalleden Muratlar, Bektaşlar, Orhanlar,
Arkadaşlarından uzak yaşayamazlar.
Çamlık'a,Şeyhli'ye, Kurtköy'e gitse de yolları
Bu mahallenin neslinden soyları.
Süleyman'ım selam Mustafa'ya,
Söyle artık dönsün sahalara.
Hatırla dalar giderdik hep vahalara,
Çıktık artık yine meydanlara.


Neden Bu Bekleyiş??


Mahallemizde sorunlara ve bu sorunların sorumlularına karşı nicel (sayısal) bir değişimden söz etmek mümkün. Ancak bu değişimin henüz nitel (sorun ve sorumluları hakkında bilgi sahibi olup mücadeleyi benimsemiş olanlar) olarak olgunlaştığı söylenemez. 


Mahallemizin sorunlarının çözümü için mücadelenin gerekliliğine inan bir grup genç arkadaşın çabaları ile kurulan dernek bizler için büyük bir fırsat. Fakat, inanmak sorumluluk almaktır. Her inanç eylemle yükselir. Her eylem içtenlik ister, içtenlikle yapılmayan hiç bir mücadele etkili olamaz. 



Var olan süreci iyi değerlendirerek eyleme geçme zamanı geldi geçiyor. Bu genç arkadaşların aklı kalbin zenginlikleri ile kalbi aklın zenginlikleri ile bütünleştirerek bir an önce harekete geçmesi gerekmiyor mu?


İbrahim (Yücel) Kaya

Zillet Sahibi Olmamak İçin:


Az gelişmişlik, geri kalmışlık bu mahallenin kaderi değil. Hak aramadan, mücadele etmeden, bizim dışımızda yapılacak müdahalelere boyun eğerek mahallemizdeki sorunlara çözüm bulunamaz. Düşünsel (düşünerek-planlı bir şekilde) ve ahlaki bir derinlik (bilinç) sağlanmadan yapılacak mücadeleden bir sonuç elde edilemez.


Ruhunu ve vicdanını kişisel menfaatleri uğruna satmış olanlardan bir lütuf beklenmemelidir. Bu zamanda mahallemizin başına musallat edilen sorunların karşısında zillete (sahipsizlik kompleksine) düşmemek için bizi bu duruma düşürmek isteyenleri iyi tanımalı ve bu duruma düşmemek için üzerimize düşen vazife ile mücadele etmeliyiz.





İbrahim (Yücel) Kaya

Kolektif Şuur (Ortak Bilinç) Ve Eyleme Geçebilme

Bilinçli bir mücadele sorumluluk duyguları üzerinde yükselir.  Yaşam kalitemizi tehdit eden sorunlarla organize bir şekilde mücadele etmeye hazırlandığımız şu dönemlerde Mahalleli olarak kendimizi bulmalı, kendimize gelmeliyiz.  Her şartta hangi ideolojide, siyasi düşüncede veya inançta olursak olalım mahalle meseleleri söz konusu olduğunda ortak ve gerçek bir ahlaki duruş sergileyebilmeliyiz. 

Mahalle için çalıştığını söyleyip popilist siyaset ile (havuz, kahvaltı, piknik vb.) göz boyayan badanacıların güdük siyasetinin taşeronu olmamalıyız. Sahte söylemlere, ağzımıza çalınan bir parmak bala tevessül etmemeliyiz. Bize söylen “her şey çok güzel olacak” tarzındaki iyimse sözlere itibar etmemeliyiz.

Mahalleli olarak kolektif bilincin (ortak hareket bilinci) uyanışına katkıda bulunmalıyız. Mahallemizin sorunları ve çözüm yolları ile ilgili konuşulmayan, yazılmayan, tartışılmayan, sorgulanmayan her ne varsa insanlarımızın gündemine taşımalıyız. Çok boyutlu ve iletişimin bu kadar güçlü olduğu bir dünyada hayatımızın her alanında etkisi görülebilecek, hayatı değiştirebilecek düşünceler üretmeye cesaret edebilmeliyiz.

Birkaç söz de bir manga halis insan için..


İşte sözün tamda bu noktaya geldiği anda yaşları genç ama yürek ve zihinleri mahallenin meseleleri konusunda olgunlaşmış, yeterli olmasa da bir bilinç alt yapısına sahip genç arkadaşların kolektif bilinç çalışması ile hayata geçirdikleri dernek, bu bilincin mahalle geneline yaygınlaştırılmasında önemli rol oynayacaktır. Fakat bilinç bir işin başlangıcı, eylem ortası, sonuç ise sonudur.  Bu arkadaşların kendilerinde var olan bilinci eyleme dönüştürmeleri mücadelenin ikinci ve en önemli aşamasıdır. Bu aşamanın başarıya ulaşması için önümüzde var olan fırsatı iyi değerlendirmeliyiz, yoksa treni kaçırmış olacağız. 

İbrahim (Yücel) Kaya
04.08.2013-12:23 - Hanegahım

Bu Mahallenin Bir Rahmet Sokağı Var..

Anlayamadığım bir şey var Mahallemizdeki Rahmet sokağın Rahmeti nereden geliyor? Gelen büyük başların hepsi sanki bu sokağa Rahmet oluyor yağıyor. Gökten sofralar iniyor, çıkıyor. Senin benim paralarımla birileri karnını doyuruyor. Mahalle sofrasında biatdaşların çatal bıçak sesleri duyuluyor. Allah'ım sen bari diğer sokaklardan rahmetini esirgeme.

İbrahim (Yücel) Kaya
04.08.2013-00:23- Yakamoz

Sona Yaklaşırken 2 (Şiirin hakiki manası, şairin karnında/içindedir ama!! )

Yazı hakikatin, gerçeğin, insanın durumunu ifade biçimlerinden sadece biridir. Konuşmada olduğu gibi yazıda da kendine has bir üslup vardır. Kimisi yazılarında anlatmak istediklerini yalın, direkt olarak ve şahıslar üzerinden yola çıkarak ifade eder. Kimisi ise sözü bitirmez, ama ima eder, işarette bulunur, hissettirir. Bunları kuvvetle yapar ve yaparken de kişilerden çok olaylara değinir.

Uzun bir zamandan berri grubumuzda ve başka mihverlerde mahallemizin meseleleri ve çözüm yolları ile ilgili görüşlerimizi paylaştık. Bu paylaşımlardan bir çoğu özü itibariyle muhatapları tarafından anlaşılır olsa da, bütünde ifade edilen manaların çok anlaşılır olmadığı, sorunların müsebbibi olanların belirgin olmadığı arkadaşlarım ve tanıdıklarım tarafından zaman zaman dile getirildi. Hatta bir kardeşimin "Abi kimi kastediyorsun açık açık söyle" deyip serzenişte bulunduğunu dün gibi hatırlıyorum.

Duygu ve düşüncelerimi ifade ederken herkes de olması gereken bir üslup ve duruş ile hareket ettiğimi düşünmekteyim. Dolayısıyla kendimi daha çok yukarıda bahsettiğim ikinci grubun içinde görüyorum. Kişilerin karakter ve şahsiyetleri ile asla vakit kaybetmem, fikirleri ve meydana getirdikleri olaylar ile ilgilenirim. Sorunları çözüm bulabilme umuduyla dile getiririm. Amacım sadece insanların sorunlar üzerinde düşünmesi sağlayıp çözüme ulaşacak fikirlerin ortaya çıkmasını sağlamaktır. 

Kendi kabuğuma çekilip kurguladığım dünyada yaşamayı da tercih edebilirdim. Sadece Galatasaray'ın şampiyonluğu ile veya kahvede oynadığım oyunların verdiği haz ile de mutlu olabilirdim. Fakat ortada bir problem, kafama takılan ve beni rahatsız eden şeyler vardı. Ve ben bunlara kayıtsız kalmadım. 

Mahallenin haksızlıklar ve hizmetsizlikler karşısındaki sus pus olmuş haline hayret ve esefle izlemek yerine, bu hali ortadan kaldıracak bir bilinç oluşturmaya çalıştık.  Bunda da kısmen başarılı olduğumuzu düşünmekteyim.  Bu bilinçlenme sürecinde aktif olarak kullandığımız sosyal medyayı küçümseyenler ve bu işlerin sosyal medya üzerinden olmayacağını söyleyenler Mısır, Tunus, Libya ve son olarak Türkiye'de cereyan eden olaylarda sosyal medyanın önemini umarım anlamışlardır. Çünkü mahallemizin sorunları ve çözüm yolları konusunda sosyal medya üzerinden başlattığımız bilinçlenme çabalarının anlayamamışlardı. Hadi anlayamamalarını anlarım da anlamaya çalışmadılar onu bir türlü anlamadım. 

Bu bilinçlenme sürecinde muhatabımız olmadığı halde siyasete kendini fazlaca kaptırmışlığın sonucu olarak söylediklerimizi kendi üzerilerine alınarak alınganlık gösteren ve bu alınganlığı aramızda uzun yılların getirdiği bir arkadaşlık olmasına rağmen bizlere anlatmak yerine tavır takınarak ifade eden, konuşarak anlaşmaktan aciz, siyasetin kendisine yüklediği kibir ile hareket eden arkadaş bildiklerimiz de oldu. Siyaset için  babamı bile tanımam diyen bu zihniyetin arkadaşlığımızı hiç tanımayacağını tahmin etmek sanırım sizin içinde hiç zor olmayacaktır.

Söylediğimiz hiç bir şeyde şahsını, hedef almadığımız, mahallemizde yapılmayan hizmetlerden direkt olarak kendisini sorumlu tutmadığımız halde, yazdıklarıma benim anlatmak istediklerimden farklı anlamlar yükleyerek olayı şahsi mesele haline getiren arkadaşlar maalesef oldu.

"Şiirin hakiki manası, şairin karnında/içindedir" (El-ma'na fi batni'ş-şair) derler. Bu sözü sadece şiirler için söylenmiş zannetmek herhalde yanlış ve eksik olacaktır. Yazdıklarımdan herkesin anlayacağı farklı olabileceği için, yazdıklarımın vebalinin bir şekilde omuzlarımda olduğunun farkındayım. Lakin sözlerime bahis olan kişi (ler) bana yazdıklarımdan anladıkları mananın hesabını sorabilecek kadar yakınken, bunu yapmamış, yapmadığı gibi, benim arkadaşlığın getirdiği sorumlulukla ifade etmek istediğim manayı kendisine izah etme çabama da iştirak etmemişlerdir.

Bunun yanında kendisini dost/arkadaş bildiklerimin, eğer beni de öyle biliyorlarsa, yazdıklarım ve söylediklerimden kast ettiğim manayı kendisine ifade ettiğim halde kendi anladığı manada ısrar etmesini de anlamlandıramıyorum. Dost/arkadaş hesap sorar ama, dostluk/arkadaşlık kendi vicdanının değil dostun/arkadaşının vicdanının hükmüne razı olmayı gerektirir.

Kendisi ile geçmişten gelen bir dostluğumuz/arkadaşlığımız olmadı halde yazdıklarımdan anladığı mananın hesabını sorma nezaketinde bulunanların tavırları, yılların getirdiği dostluğa/arkadaşlığa rağmen bu nezaketi göstermeyenlere ibret olsun.

İbrahim (Yücel) Kaya
19 Haziran 2013- 14.25 - Yar-ı Diyar

Sona Yaklaşırken !!!

Fransız iç savaşında Rousseau'nun, İngiliz İç Savaşında Hobbes'un, Alman parçalanmasında Hegel'in, Kantn'ın, Osmanlının parçalanmasında Mustafa Kemal'in ortaya çıktığı gibi toplumların bunalımlı dönemlerinde yeni bir bakış açısına sahip insanlar ortaya çıkacaktır. 

Mahallemizde var olan sorunlar ile yüzleşme ve bu sorunların sebebi olan kurum ve kişiler ile hesaplaşmaya girişirken durduğumuz yere iyi bakmak lazımdır. Bir insan olayları sadece kendi içinde yaşıyorsa ve nerede durduğunun farkında değilse, başka bir şeyden anlamaz ve sorunların çözümüne bir katkıda bulunmaz.


Hiç bir zaman duruşunu arayan bir insan olmadım. Durduğum yer hep belliydi. Kendimden hiç bir zaman şüphe etmedim, dolayısı ile hiç bir zaman da suçluluk hissetmedim. Ben buyum böyle olmaktan da memnunum. Kimseyi dışlamak niyetinde değilim. Ama her hangi bir kimsenin, beni dışlaması karşısında kendimi ispat etme durumda da değilim. Söyleyecek bir şeyim var. Ve bunu söyleyecek teorik arka planım da tarihi zeminim de var. 


Bu teorik arka planın ve tarihi zeminin ışığında şimdiye kadar söylediklerimden ve gelecekte söyleyeceklerimden muhatabı dışındakilerden başka kimse alınmasın. Ama doğru bildiğimi bana yanlış olduğu ispatlanıncaya kadar söylemeye devam edeceğim...

İbrahim (Yücel) Kaya

10 Haziran 2013 / 18.51 - Hanegahım

Bazıları Kendi Kafasına Kurşun Sıkıyor Farkında Değil ??


Bilinç ile şuur aynı şeyler değil. İliklerimize kadar yaşadığımız ama bazılarının hala farkında olmadığı meselelerin insanımızın içinde nasıl derin izler bıraktığını göremeyenler var.

Mahalle olarak yaşadığımız sorunların bizde meydana getirdiği travma nedeniyle sorunların çözümü noktasında gerektiği kadar mesafe katedemiyoruz. Bu nedenle mahallemizin çevremizdeki mahallere göre nerede olması gerektiğini bilemiyoruz. 

Mahallemizde bize sunulan bir kaç küçük hizmet ( bu hizmet bize bir lütuf değil, yapılması gereken görev) bizi asıl meselelerden uzaklaştırmamalı. Bir küçük parça (küçük hizmetler) bizim bütünü ( insanca yaşamamızı sağlayacak hizmetleri) görmemizi engellememeli. Küçük hizmetlerle mutlu olma psikolojisinin zihnimizi köreltme sinin sonucu mahalledeki yaşam kalitemizi tehdit eden sorunları görme, düşünme, yetimizi yitiriyoruz. 

Tüm bu yitirilmişliklere karşın bulundukları makam itibariyle bilgiyi bize bilgelikle sunması gereken kişilerin, bulundukları makamı güç elde etmek için aracı olarak görüp bütün çabalarını, emeklerini, bu gücü kendisine verenler için harcaması kendi kafasına kurşun sıkmaktan başka bir şey değildir. 

Öte yandan birilerinin, mahalleye karşı sorumluluklarını unutarak mevki ve makam peşinde koşmalarının sonucunda, o makama kendisini oturtanlara sunduğu hizmetin oyuncağı olması ise üzüntü verici bir durum. 

Şuur bilmek değil hakikatin (gerçeklerin) penceresinden bakabilmektir. Bazıları mahalleye hizmet ettiği safsataları ile bizlere aldatmanın senaryo yazarlığını yaparken, bazıları da maalesef aldatılmak için can atıyor. Yani:

Bazıları Kendi Kafasına Kurşun Sıkıyor Farkında Değil ??

İbrahim (Yücel) Kaya
27/05/2013 -13.02

Sorumlusu Kim?
Mahalle yöneticilerimiz ve siyasi parti temsilcilerimizin hepsi bu mahalle için neler yaptığını, nasıl çalıştığını anlatıp duruyor. Peki tamam ama, öyleyse mahallemizin yaşadığı sorunların sorumlusu kim? 

Plaket Almak İsteyen Var mı?

Anneler günü münasebetiyle, Ak Parti İlçe Başkanı Sayın Turgay Kılıç'ın katılımı ile mahallemizde gerçekleştirilen kahvaltı programında Ak Parti'nin eski mahalle temsilcisine partiye yaptığı hizmetlerinden dolayı plaket verilmiş.

Umarım bizlerde mahallemizdeki siyaset temsilcilerine bir gün mahallemize yaptıkları hizmetlerden dolayı bir plaket veririz.


İbrahim (Yücel) Kaya
18 Mayıs 2013 - 08.20

Düşündüren Kareler...
Bizden ölmek yerine sıtmaya razı olmamızı, söyledikleri her şeye inanmamızı, mahalle çok güzel olacak laflarına kanmamızı istiyorlar. Ve maalesef bazıları bir kaç damladan ibaret havuz suyuna, ağızlarına sabah kahvaltısıyla çalınan bir parmak bala kanıyorlar. Hallerinden memnunmuş gibi davranıyorlar. 

İşte bizim en büyük düşmanımız, fabrikaların arasına sıkışmış küçük bedenler gözlerinin önünde olmasına rağmen, hallerinden memnun olan kölelerdir. Siyasetin, çıkarlarının, mevki ve makamlarının esareti altındaki kölelerdir.


       İbrahim (Yücel) Kaya

     22 Mayıs 2013 - Yakamoz

Uyan Sanayi Mahallesi Uyan. Araştır, Sorgula, Düşün ve Harekete Geç

Vaatler siyasetçilerin en kolay söylediği yalanlardan biridir. Çok önceleri Süleyman Demirel'in meydanlarda iki anahtar sallayıp insanlara ev ve araba vaat ettiğini dün gibi hatırlamaktayım.

Pazar günü anneler günü münasebetiyle mahallemize gelen Ak Parti İlçe Başkanı Sayın Turgay Kılıç herkesin kulağına hoş gelen cümleler sarf etmiş. (Orada değildim orada olanalar daha iyi bilir) Söylediği şeylerden en mantıklısı da "Mahalleyi sanayi alanı olmaktan çıkaramasak da konut imarına da açabiliriz" önerisi olmuş. Yaklaşım güzel ve mantıklı fakat önemli olan uygulama. Ve bizlerin konuyu takibi. 


Mahallemizde sosyal medya üzerinden başlatılan bilinçlenme, bilgilenme ve tartışma ortamının neticesi olarak teşkilatlanma (örgütlenme) çalışmaları başladı. Bu çalışmalar neticesinde "Birlik, beraberlik, mahallemizin menfaati" temasıyla dernek kurma çalışmaları devam ediyor. Bundan sonraki süreçte yol haritamız mahalle meselelerinde ortak hareket ile konuyu takip edip siyasetçilerin üzerinde baskıyı her daim hissettirmek olmalıdır. 


Bu konuda derneğin yanı sıra mahallemizdeki siyasi partilerin mahalle teşkilatlarının (örgütlerinin) önemli rolü olduğu unutulmamalıdır. Özellikle karar verme yetkisini elinde bulunduran Ak Partinin mahalle teşkilatına çok büyük görevler düşmektedir. 


İçerisinde gerçekten vizyon sahibi, duygusallık ve iyimserlikten arınmış, mahallemizin sorunlarını mekanik bir bilinçle (bir siyasi partinin penceresinden bakmayarak ve çıkar çarkına dolanmamış halde) takip etmeyen arkadaşların var olduğunu bildiğim bu teşkilatın iktidar fırsatı kaçmadan, özellikle imar meselesinde, üzerine düşeni layıkıyla yapması gerekmektedir. 



Lütfen meseleleri mekanik bir bilinçle ( bize söylendiği ve ya öğretildiği gibi) takip etmeyelim. Televizyonların, gazetelerin veya bazı insanların kulağımıza üfürdükleri, zihinlerimizi gereksiz yere ihtiyacımız olmayan ayrıntılar ile dolduruyor. Medya, siyasiler ve üfürükçü bazı arkadaşlar kendi siyasetlerini (görüşlerini) veya yalanlarını zihinlerimize yansıtarak bizde mekanik bir mantık ( olaylara başkalarının istediği şekilde bakma) oluşturuyorlar. Bu şartlar altında gerçeği söylemek, farklı şeyler söylemek için her türlü etiketlenmeyi göze almak gerekiyor. Bir elin parmaklarını geçmeyen sayıdaki mahalleli soruyor sorguluyor ve tepkisini ortaya koyuyor. Fakat henüz çoğunlukta değiliz. 


Herkes aynı dertten muzdarip ama, herkes herkesin derdiyle dertleneceğine her koyun kendi bacağından asılır mantığıyla hareket ediliyor. Çevremizdeki mahallelere bir bakın (Kurtköy, Şeyhli, Harmandere) aldı başını gidiyor. Sorarım sizlere bu mahallede, bu haliyle, yaşamaktan memnu musunuz?


Şimdi bizi teselli etmek için söyledikleri şu: "Burası Sanayi olduğu için arsalarınız değerlenecek" evet ama söylemedikleri de şu: "Arsaların üzerindeki mülkleriniz enkaz değerine düşecek" Ne anladım ben bu işten bir yerden kazanırken bir yerden kaybedeceğim. Sıfıra sıfır elde var sıfır. Hatta 250 metre karelik arsamı kimse almayacağı için külliyen zarardayım.


Uyan Sanayi Mahallesi uyan. Araştır, sorgula, düşün ve harekete geç.



İbrahim (Yücel) Kaya

13 Mayıs 2013 - Hanegayım

Her Tür Yalan Sıradan bir Gerçekliğe Dönüşüyor

Mahallemizde bütün yabancılaşmalar, yozlaşmalar, başkalaşmalar ve söylenen yalanlar sıradan bir gerçekliğe dönüşmüştür. Modern ite adına gelinen nokta ile övünülerek kendi yönetimini meşrulaştırma ihtiyacı hisseden anlayışlar, modern itenin kendisine uğramadığı mahallerde de oy kaygısı duymaksızın sıradan bir gerçeklik halinde ilerlemekte ve derinleşmektedir.

Derin bir anlam çürümesi yaşandığı için, sözünü ettiğimiz gerçekliklerle ilgili olarak hiçbir hesaplaşmaya yönelmiyoruz. Hizmet alamadığımız halde hizmet etmeyenlerin oy oranı hep yüksek çıkabiliyor. Veya mahallemize bu anlayış adına anket yapmak için gelenlere "hizmetlerden memnununuz" deyi verebiliyor mahallemin insanı.

Bu durumu her türlü yalanı, yozlaştırmayı ve mahallemizi mahalle olmaktan çıkarıp sanayi alanı olmaya doğru götüren başkalaşmayı, sıradan bir gerçekliğe dönüştürülmesinden başka bir şeyle izah edemiyorum. Medyatik güncelliklerin, siyasi fanatizmin sınırları içerisine hapsolduğumuz için, sorgulamalar yapmak yerine seyrediyoruz.

Peki sorarım size :

"Fe Eyne Tezhebun?"

"Bi ku derê va çu?"

"Where is this going?"

"Nereye bu gidiş? "

Nereye kadar......


İbrahim (Yücel) Kaya
06.05.2013 - Hanegahım

Değer Yargıları

İnsanların değer verdikleri şeylerin aslında kendi değerlerini de göstermesi açısından önemli olduğunu düşünmekteyim. Yolumuzu aydınlatan, gerçek yaşamı sürdüreceğimiz dünyaya ulaşmakta bize rehber olma niteliği ile 1500 yıldır bize ışık tutan Kitab-ı Mutlak değerli olanın ne olduğunu bizlere göstermekle birlikte insanı insan yapan irade özelliğimiz sayesinde bazen değerleri birbirine karıştırabiliyoruz. 

Değer yargıları diğer yargılara benzemez. Dün uğruna mahpus yattığımız değer yargıları bugün bazılarına değer bazılarına değmez.



İbrahim (Yücel) Kaya

29 Kasım 2012

Nasıl Çıkılır

“Yalana, talana dizgin vurmayan 
Haksızlık edene hesap sormayan 
Cehaletin çemberini kırmayan 
Kitlelerle düze nasıl çıkılır?
Bu mahalleye reva mıdır bahtsızlık 
Vermiyor mu size hiç rahatsızlık
Kişisel çıkarlar için haksızlık
Edenlerle düze nasıl çıkılır?
Hizmet için yapılmıyorsa yarış
Nasıl sağlanacak toplumda barış
Yetkilide yoksa ileri görüş
Seçenlerle düze nasıl çıkılır.


Adap

Söz söylemenin adabını ve üslubunu öğretecek değilim. Fakat insan olanın ahlak mefhumlarını bir kenara bırakan bir üslupla muhatabına çıkışmasındaki yersizliği de görmemezlikten gelemem. Bir zamanlar mahallemizin bağrında top koşturup, birlikte çay içenlerin hatıralarını nallarının altına alıp çiğnemesini neye bağlasam bilmem ki. 


Eline kösü alan çalıyor hoyratça. Ama suç sizde değil o kösü size verende. Hadi verdi bir hata etti de hala almıyorsa son sözü etsin Nabi, vay o kösün haline be abi.


“Bir devirde geldük ki Azizim unudulmuş

Tutmuş yirini hurd ü büzürgan unudulmuş”

İbrahim (Yücel) Kaya
17 Aralık 2012 -Hanegahım


Kazın Ayağı !

Kazı ilk defa çocukluk yaşlarımda "Uçan Kaz" adlı çizgi filim ile tanıdım. Beyaz bir kazın üzerine binmiş bir çocuğun dünyanın çeşitli yerlerine yaptığı seyahat anlatılıyordu. Daha sonra mahallemize yerleşen Ardahan ve Kars yöresinin insanlarının besledikleri kazlar ile hep çizgi filmlerde gördüğüm kaz ile bizzat tanışmış oldum. 


Bizim mahallenin kazlarından mıdır bilmem ama bu kazlar çizgi filmdeki kaz gibi sevimli gelmedi bana. Birazda çizgi filmin etkisinden olsa gerek sevmek için yanlarına yaklaşmaya çalıştığım her seferinde boynunu öne doğru uzatarak çıkardığı tıslama sesi ile kovaladı bizi hep. "Daha sonra kazın ayağı öyle değil" deyimi ile karşılaştım okul yıllarında. İçinde kaz kelimesi geçince mi ne dikkatimi celb etti. Bir baktım ki Nasrettin Hoca'imiş bu deyimin kaynağı hikayesi de şöyle:



Hoca bir gün Timur'a kızarmış bir kaz götürürken yolda canı çekmiş, hemen kazın bir bacağını gövdesine indirmiş.

Hoca'yı huzura kabul eden Timur, bakmış ki kendisine sunulan kızarmış kaz tek ayaklı. Kendisi de malum topal. Hoca bunu bilerek hakaret olsun, diye yaptı sanarak, ona çok kızmış. Hoca durumu hemen sezerek:

- Ulu hakanım, bizim Akşehir'in kazları hep tek bacaklıdır. Bakın çeşme başındaki kazlara, demiş ve çeşme başında tek bacaklarını altlarına almış uyuklayan kazları göstermiş.

Timur, Hoca'ya bakarak gülmüş:

- Yoo, Hoca, kazın ayağı öyle değil demiş. Adamlarına çeşme başındaki kazlara değnekle dokunmaları için emir vermiş. Kazlar, uykularından uyandırılınca iki ayakları üstünde kaçışmaya başlamışlar. Hoca'nın yüzüne alaylı alaylı bakan Timur:

- Hani Akşehir'in kazları tek ayaklı idi, diye sorunca Hoca:

- Vallahi hakanım, eğer o değnekleri size vursalardı, tövbeler olsun, dört ayaklı bile olur kaçardınız, diye cevap vermiş.



Yani sözün özü dostlar kazın ayağının öyle olmadığını anladım sonunda. Umarım sizlerde anlarsınız.


İbrahim (Yücel) Kaya
22 Aralık 2012 - Hanegahım

Bu da Oldu!!

Cumartesi günü Pendik Belediye Başkanı mahallemize gelmiş. Kimlerin haberi var bilmiyorum. Ama benim sonradan haberim oldu. Adam ayağımıza kadar gelmiş ama mahallemizin sorunlarını anlatacak bir fırsat olmadı. Onu buraya getirenler galiba mahalleliyle karşı karşıya gelmesini istemediler. Şunları Sormak isterdim Başkana:

1. Mahallemizin geleceği ne olacak?

2. Yeni yapılan parkı yapacak başka yer yok muydu?

3. Her mahalleye yatırım yapılırken Sanayi mahallesine neden bir tek çivi bile çakılmıyor?

4. Bu mahallenin insanının etüt merkezine, gençlik merkezine, kütüphaneye ihtiyacı yok mu?

5. Pendik Belediyesinin yayınladığı harita da bu mahalle neden gösterilmiyor?



Evet aynen öyle Pendik Belediyesinin bastırdığı ve aşağıda verdiğim haritada Pendik İlçesi sınırlarında yer alan bütün mahallele hatta köyler gösterilirken Sanayi Mahallesi yok. Dikkatlice inceleyin mahallenin yerini ben kırmızı çerçeve ile gösterdim. Ama belediye mahallenin adını bile yazmamış. Anlayacağınız harita da bile silmişler mahalleyi. 



İşin acı tarafı bu harita belediyenin temsil ettiği siyasi anlayışın mahallemizdeki temsilcileri tarafından dağıtılıyor olması. Bu temsilciler haritayı açıp bakmamışlar galiba hiç. Mahalle yok, bir sürü hizmet yaptık diye reklam yapmışlar ama bizim mahalleye bir tane yapılan bir şey yok. Yani kimin neye hizmet ettiğini, mahallemize hizmet getirilmediğini anlamak için bilim adamı olmaya gerek yok. Park yapmakla, kaldırım boyamakla, çöp toplamakla hizmet olmaz. Biliniz ki bu hizmetlerin hiç biri geleceğe yönelik değil, sadece günü kurtarmak için yapılıyor. Mahalleliyi ve mahallenin geleceğini düşünmüş olsalar kütüphane, gençlik merkezi, etüt merkezi gibi hizmetler yapmaları gerekir. Mahalle de parklar dışında bir tane binada Pendik Belediyesinin tabelası yok. 



Uyanık olmak, yapılanları görmek gerekiyor. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın anlayışına sahip olanlara sesleniyorum: Emin olun yılan eninde sonunda size de dokunacak. Geç olmadan herkes, her ortamda tepkisini ortaya koymalı. Ben bu mahallenin en eski sakinlerinden biriyim. Çocukluğum ve gençliğim bu mahallede geçti ve her şeye rağmen mahallemi seviyorum.


İbrahim (Yücel) Kaya
24 Aralık 2012 - Hanegahım


El İnsaf

İnsan ile insaf arasında bir harflik fark var. İnsan, en şerefli mahlûktur. İnsaf ise bu şerefe uygun davranmak, yani hak ve hakkaniyet üzerine olmaktır.

Derdimizi daha iyi anlatabilmek için şöyle diyelim: İnsanlığın şartları vardır ve insaf, o şartlardan biridir.

Kendilerini çok iyi tanımasamda mahallemizin durmu hakkında söylediklerine şahit olduğum veya söylediklerini duymuş olduğum mahallemizin insanlarından bazılarına el insaf diyorum.

Mahalle için kılını bile kıpırdatmadığı halde ben mahalle için şunu yaptım, bunu yaptım, şöyle mücadele ettim, böyle mücadele ettim diyenlere el insaf diyorum.

İyi niyetle yapılan herşeyin altında bir bit yeniği arayanlara, bu iyi niyetleri boşa çıkaranlara, iyi niyeti göremiyecek kadar kör, duyamıyacak kadar sağır olanlara el insaf diyorum.

Herkesin yapacak bir şeyi olduğu savı ile eliyle veya diliyle yanlışa yanlış diyemeyenlere el insaf diyorum.

Kahvede okeyin kime ne zaman geleceğini bile bilip, mahallenin üzerinde oynanan oyunları bilmeyen\bilmek istemeyenlere el insaf diyorum.

Kendisine söylenen sözün doğru olup olmadığını idrak edemiyenlere el insaf diyorum.

Daha yaşanılır bir mahalle için çalışmayıp kendi istikbali için çalışanlara el insaf diyorum.

Bu mahalleden hiç bir şey olmaz diyerek kendi kabuğu içine çekilmiş, kendisinden başkasını düşünmeyen, çevresine karşı duyarsızlaşmış olanlara el insaf diyorum.

Birlik bereberlik içinde olmalıyız, şunu yapalım bunu yapalım diyerek elini taşın altına sokmayanlara el insaf diyorum.

Demem o ki, olacaksak eğer, her şeyimizle insaf ehli olmalıyız. Şunu ve şunu alayım, diğerleri kalsın, olmaz. Bir yandan haksızlığın üstüne oturacak, bir yandan da haktan-hukuktan bahsedeceğiz. Olmaz.

Bir yandan üstümüzde hakkı olanlara vefa göstermeyecek, bir yandan da üstünde hakkımız olmayanlardan vefa bekleyeceğiz. Olmaz.



Toplumsal Manifesto

“Bize, bir lütuf gibi saadet bağışlayan değil, bizde mesuliyet şuuru yaratan insan lazımdır.”


Bu tür insanlar genellikle belli bir yaşı geçmiş, görmüş geçirmiş, hayat tecrübesine sahip kişiler arasından çıkmakla birlikte bizim mahallemizde bu şuuru oluşturma görevini genç neslin üzerine alması mahallemizin insanını bir işe yaramaz olarak görenlerin daha dikkatli bakmalarına vesile olacaktır sanırım. 



Şuursuz, bilinçlendirilmemiş insanlardan bilinçsiz olduğu konuda harekete geçmesini beklemek elbette mümkün değildir. Çünkü o insan yığındır. Yıllardan berri oturup kaldığı yerden kalkmasını gerektirecek bir şey görememiştir hiç.



Bu sebeple insanlığı harekete geçirmenin ilk şartı bilinçlendirmedir. Hareket ancak bu sağlanırsa gerçekleşebilir. Aksi halde harekete geçme niyetinde olanlar da hareketlerini taşıyacak destekten yoksun kalırlar. Ve bir süre sonra kendileri de hareketsiz kalırlar. 



Bilinçlendirme belli bir yaş altındakilerde sosyal medya üzerinden gerçekleşmiş olsa da, hareketi tabana yaymak için bilinç sahibi insanların bu bilinçlerini aktarması elzemdir. Yani ikinci aşama hareket konusunda sosyal medyayı kullanmayan mahallelinin bilinçlendirilmesi olmalıdır. Mahalleyi saadete ulaştıracak yolda planlı ve emin adımlarla ilerlenmelidir.



“Saadet, bizdeki iradenin yarattığı deruni bir aydınlık olmalıdır. Bu yüzden bize, kin ateşi içinde kuvvetle hak kazanan değil, hakikat aşkıyla hakkını yaşatan (arayan) insan lazımdır.” Bize her türlü menfaatten, kibirden, nemelazımcılıktan uzak hizmet etme şuurunda olan mahallesini seven insan lazımdır.



İbrahim (Yücel) Kaya

06 Nisan 2013 - Hanegahım



Baba Dostları

Bugün mahallemizin en eskilerinden, kendimi bildim bileli bu mahallede olduğunu bildiğim Kastamonulu İsmail Amca ve Postacı Fethi amcayı bir kez daha gördüm, cami çıkışı gönüllerimizin kesiştiği kavşakta.

Beni gördüklerinde sanki o kısa pantolonlu, sıska çocuğa ( Murat her zaman böyle şişko değildim yani, sen de bilirsin) bakar gibi baktıklarını hissettim. Beni görmekten dolayı duydukları mutluluğu hissederek ellerine kalbimin tüm sıcaklığı ile öpücük kondurduğum da İsmail Amca sımsıkı tutu elimi. Belki de benim gözlerimde Babamı, o eski dostunu aradı. İki eski baba dostunu, iki eski komşuyu insanın görebileceğim yağhane yer benim mahallem. 


İbrahim (Yücel) Kaya
5 Nisan 2013 - Hanegahım



Bir kahvenin kırk yıl hatırı varmış, lakin hatırın bir kahve kadar değeri yokmuş..

Kahveyi dağıtmak değil, oturup karşılıklı içmektir asıl olan. Kahve menfaat icabı değil, dostluk, arkadaşlık icabı yapılan bir ikramdır. O yüzden secime kadar hatırı olan değil, kırk yıl hatırı olan kahveyi içmek lazım. Siyaset için arkadaşlığını satan ile değil, dostluğa dostluk katan ile içmek lazım.


İbrahim (Yücel) Kaya



Mart-2013/ Hanegahım





Dik Durmak İnsani Bir Sorumluluktur

" Dik durmak, ilkeli olmak, ilkelerinden ödün vermemek, zorluklar karşısında kendi değerleriyle çelişmeden çözüm üretebilmek, gelişmiş, çağına karşı sorumluluk duyan insanın temel özelliklerindendir. Her çağda her dönemde ilkeleri için bedel ödemekten çekinmeyen insanlar var olmuş, bu insanlar dostlarından da düşmanlarından da saygı görmüşlerdir.

Dik durmak her şeyden önce bir inançlar, bir değerler sistemine sahip olmayı, dünyayı bu değerler sistemine göre yaşama inatçılığını gerektirir. Bu değerler sistemi genele uymayabilir, aykırı ve farklı olabilir, kurulu düzenle çelişebilir, dik duran insan için bunların hiçbir önemi yoktur."


Kime Secde Ettiğinize İyi Bakın !

Birlik ve beraberliğin olmadığı toplumların ilerleyemeyeceği malumdur. Bazen binlerce kişiyle bir milimetre yol alınamazken, bazen bir manga halis insan ile direniş dirilişe dönüştürülebilmektedir. 

Bu mahalleye yapılan her türlü haksızlığa ve hizmetsizliğe karşı mücadele etmek için çaba sarf edenler, bozguncu, ikircikli vb. türü sözlere ve tehditlere maruz kalsalar dahi yollarından dönmeyecekler ki, bu mahalleyi içinde bulunduğu duruma mahkûm edenler hatalarından dönsünler.

Nesiller gelip geçiyor. İnsanın insan olması kemale ermesi için yıllar değil idrak yeterli aslında. İdrakten yoksun, menfaatperest zihinler hangi mahallenin nesli acaba? Tabi ki Sanayi Mahallesinin (Parseller). Fakat hırsı, tamahı, iştah ve hevesi, hasedi, ezmeyi ve tahakkümü körükleyen bu zihniyet sahipleri beraber büyüdükleri nesli elinin tersi ile itip çıkarlarına kucak açarak mahallelerine ve hatıralarına sahip çıkmadıklarının bilmem farkındalar mı?

Herkesin bir yerlere gelip, bir şeylere tutunma çabasına tutsak olduğu bir toplumda hayatta ben yokum biz varız anlayışı ile yola koyulmak (hiç olmak) sanılanın aksine hiçliğin yükümlüğü ile insan olmayı onurlandırmak demektir. 

Bu mahalleye yapılan haksızlıklara direnmek bir hakikatin ruhunda nefes alıp veren bir put kırıcı olmak gerekiyor. Etrafımızda olup bitenleri anlayarak mahallemizin selameti için gayret etmeliyiz. Mahallesini değil kendi geleceğini düşünenlere secde etmeyi bırakmalıyız.

["Onla (c.c) olun, Onsuz (c.c) olmayın"]

İbrahim (Yücel) Kaya
5 Mart 2013/Hanegahım... 


Birlikte Yaşamak

Bu mahallenin 700 yıl önce "Biz birleşmek için geldik, ayırmak için değil" diyen Mevlana'nın ve "Gönüller yapmaya geldim" diyen Yunus'un diliyle konuşan insanlara ihtiyacı vardı. Ve sanırım geçmişe takılan değil geleceğe umutla bakan bir nesil Mevlana ve Yunus gibi iste sekte isteme sekte bir arada yaşamaya mecburuz öyleyse birbirimizi anlamaya çalışalım diyerek yola çıkmak istemekteler. 

Yol bu sonu nasıl belli olmaz ama herkes bu yolda üzerine düşeni yaparsa en azından Hz. İbrahim'in ateşini söndürmek için su taşıyan karıncanın yaşadığı vicdani huzuru tatmış olur. 

Daha yaşanılır bir mahalle için yola çıkan bu genç arkadaşların niyetlerinden buradan haberdar olmam hasebiyle kararlılıklarını ne boyutta olduğunu müşahede etmiş değilim. Ama şundan eminim ki bu mahalle adına yapılmayan şeylerin farkından olmuş ve bunu değiştirmeye niyet etmişler. 

Ameller niyete göredir düsturu doğrultusunda derim ki; halis niyetle çıktığınız bu yolda başarısız da olsanız benim gözümde yücesiniz. Ölürseniz şehit, kalırsanız gazisiniz :)

İbrahim (Yücel) Kaya
Hanegahım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Önemli Olan: Ne Söylediğin Değil Nereden Söylediğin

Her sancı yeni bir doğumun müjdecisidir. Fikirlerin, düşüncelerin doğuşu da fikir sahibi için sancılıdır. Bu sancıyı çekmeden konuşanlar iç...