Ben Kimim?

Değişmemeliyim… özümde neyse o… işte şimdi size içimdeki küçük misafirhaneyi açıyorum… muhabbeti olan buyura…

 Mahallemin gecelerini seviyorum ben..

 Simsiyah olan ve içinde gözyaşlarımı saklayan geceleri… sessiz ve kimsesiz geceleri… Gökhanlı, Bektaşlı, Muratlı, Kadirli ve uçsuz bucaksız düşünceli geceleri… geceleri dolaşmayı seviyorum ben sokak sokak… her gece Mehmet Abiler’in (Mehmet Öztürk) bahçesindeki teravihe gidiyoruz diye çıkıp daldığımız erik ağacının önünden geçmeyi seviyorum…

 Futbol oynamayı seviyorum ben…

 Şimdi üzerinde umutlarımız gibi yarım kalan bir okul binası olsa da hafta sonu saat 10.00’da toplanıp akşamın 17.00’sine kadar top oynadığımız sahayı seviyorum ben… Komşularımı seviyorum ben… Önlerinden geçip selam verdikten sonra, içimden benim kısa pantolonla dalaştığım günleri bilirdi diyerek, gülümsüyorum.. Nalbur Mehmet Abi dükkanının kepenklerini kaldırırken “günaydın abi, hayırlı işler dediğimde”, bana “teşekkür ederim Hocam, size de hayırlı işler” dediğinde utanarak gülümsüyorum..

 70′lik amcaları seviyorum ben…

 Hayata inat ben buradayım deyişlerini ve yılmadan usanmadan hayata katacak bir değer aramalarını seviyorum… Yaz, Kış demeden evlerinden camiye yaptıkları seyahatleri seviyorum… kainatı kim yarattıysa bana da O bakar demelerini ve bizden geçti artık evlat derken ki iç çekişlerini seviyorum… Bir çocuğu severken ki ilk gülüşlerinin sevdikleri çocuk giderken nasıl düşünceli bir hal aldığını izlemeyi seviyorum… Yüzünde yetmiş kırışık olan ama bir kere bile of demeyen 70′lik amcalarımı seviyorum ben…

 Mahalleleri seviyorum ben…

 Beni her görüşte yüzüme gülen birilerinin olabileceği ihtimali ile girdiğim mahallemi seviyorum ben… Zehra teyzeyi, Meryem yengeyi, Fethi amcayı, Ahmet’i, Mehmet’i kimi varsa seviyorum vesselam… Güleç yüzlerindeki saflığı ve merhameti seviyorum hepsinin… Mahallede top oynayan bir grup çocuğun sürekli orada oluşunu seviyorum…

 Düşünmeyi seviyorum ben…

 Bu kirli, pis, bulaşıcı bir hastalık olan dünya’dan nasıl kurtulurum sorusunun cevabını bulabilmek için düşünmeyi seviyorum… Kendine güvenen çokça budalanın nasıl bir anda yıkılıp yerle bir olabileceği ihtimalini, sabrın sonunun selamet olacağını ve irade sahibinin biz olmadığımızı bile bile ha la nasıl oluyor da böyle davranabiliyor oluşumuzu düşünmeyi seviyorum… sokakta nereye gittiklerini bilmeden yürüyen insanları seyretmeyi seviyorum ben… içlerinden birini gözüme kestirip nasıl bir hayat sürmüş olabileceğini düşünmeyi seviyorum…
...

Farklı düşünen iki kafanın ortak akılda bir araya gelememesinin tek bir nedeni olabilir saplantı. Saplantılarının esiri olmuş ruhlar ile değil bir kafanın hiç bir kafanın anlaşabileceğini düşünmüyorum. Ön yargı ile başlayıp saplantı haline gelen düşünceler toplumun ruh iklimine gömülmüş dinamitler gibidirler. Kendileri infilak ettiği gibi toplumda da infiale neden olurlar. Ne yaz, ne kış. Ruh iklimi hep bahar olanlardan olmanız dileğiyle.

İbrahim (Yücel) Kaya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Önemli Olan: Ne Söylediğin Değil Nereden Söylediğin

Her sancı yeni bir doğumun müjdecisidir. Fikirlerin, düşüncelerin doğuşu da fikir sahibi için sancılıdır. Bu sancıyı çekmeden konuşanlar iç...