22 Ekim 2013 Salı

Halı Saha Secim Yatırımı Mı?

Mahallemizin üzerindeki kara bulutların bir nebze de olsa dağıldığına inandık. Özellikle mahallemizin çocukları için güzel oldu dedik kimi zaman bizler de çocuklar gibi eğlendik. 

Fakat; Bilinmeli ki, bizim ağzımıza çalınacak bir parmak bala ihtiyacımız yok. Hizmete, adam yerine konulmaya, mahalle gibi görülmeye, sanayi alanına değil çocuklarımız ile birlikte güvenle yaşayabileceğimiz alanlara, bir mengene gibi yaşam alanlarımızı boğan fabrikalardan arınmaya (kurtulmaya) ihtiyacımız var.

Bizler fabrikalara karşı değiliz hayatımızın fabrikaların arasına sıkıştırılmasına karşıyız. Artık ne olacak bu mahallenin sonu? sorusunun içimizi kemirmesini istemiyoruz. Sürüncemede bırakılan hayatlardan bıktık, önümüzü görmek istiyoruz. 

Ağzımıza çalınan bir parmak bal ile bizi huzura kavuşturamazsınız. Siyasi kaygılarla değil halis duygularla yapılacak her hizmete eyvallah, hizmetten uzak kurulan tuzaklara yallah demek boynumuzun borcu olsun.

İbrahim (Yücel) Kaya
21.10.2013 - 15.24

9 Ekim 2013 Çarşamba

Ya Mücadele, Ya Zillet!!!


Yenilenme, yeniden inşa, yeniden bir anlam ve amaç bilinci üzerinde yoğunlaşma çabalarının sonucunda oluşan PAR-DER'e vereceğimiz destek ile mahallemizi içinde bulunduğu duruma mahkum edenler ile hesaplaşabileceğiz. 

Siyasal veya başka herhangi bir çıkar hesabı içinde olanların göbek bağı ile bağlı oldukları sistemden bağımsız bir mücadele yöntemi ortaya koyabilen, ehliyet ve liyakat sahibi insanlardan oluşan kadrolar tarafından faaliyete geçirilen derneğimize sahip çıkarak bu kadroları gerçekleştirmeye aday oldukları zihinsel ve eylemsel devrim yolunda cesaretlendirmiş olacağız. 

Haydi şimdi hep destek tam destek zamanı...

İbrahim (Yücel) Kaya
09.10.2013 - 09:09

8 Ekim 2013 Salı

Nihayet


Bir manga halis insan tertip edildi çok şükür. Şimdi alay, tabur bir ordu meydana getirme zamanı. Sattı müdafaa (kendi evin-bahçen) yoktur hattı müdafaa vardır. O hat bütün mahalledir...

Ey Halis Niyetli İnsanlar:

Size mecnun denildiği, meczup denildiği, menfaat düşkünü denildiği, birilerini kışkırtıyor denildiği, onlar geldi ikircilikler başladı denildiği, onlara da ne oluyor denildiği, tehdit edilip küfürler savrulduğu halde en küçük fedakarlık olarak hakikati söylemekten ve savunmaktan zerrece kaygı duymayan adamlar! Siz Ne Güzelsiniz..


İbrahim (Yücel) Kaya

29 Eylül 2013 09:45

Zihinsel Dönüşüme Muhtacız!!!

Mahallemizde düşünce hayatının, kültürel hayatın, siyasal hayatın zihinsel sömürgecilerin baskısı ve etkisi altında bulunması hepimizi derece derece zihinsel özürlü bireyler haline getiriyor. Mahallemizin en önemli, en hayati sorunlarına karşı sergilenen duyarsızlık bunun en önemli göstergesi olarak karşımızda durmakta. Mahallenin sorunlarına karşı düşünsel, kültürel, siyasal irademizi ortaya koymak için fırsatları (PAR_DER gibi) iyi değerlendirmeliyiz.

İbrahim (Yücel) Kaya
7 Ekim 2013 11:41

Dernek Kuruldu Değişim Başladı.. Fakat!!!


Değişim, dönüşüm, yenilenme, mücadele için zihinsel cesaret ve bağımsızlık bilinci gereklidir. Her değişime kuşatıcı bir bilinç öncülük eder, (Bir manga halis insan bu bilincin öncüleri oldular) kalabalıklar değil. Sayıların gücü geçici, yüzeysel; niteliklerin gücü kalıcı ve derinliklidir (Çokluğumuz ile değil yaptıklarımız ile övünmeliyiz). Statükoculuk (var olan durumu savunma) teslimiyetçilik (var olan durumu kabul etme) her tür tembelliği meşrulaştırır. Statükocu, teslimiyetçi anlayışa sahip olanlar sürü içgüdüsüyle hareket eder, sürü içgüdüsüyle tercih yapar. 

PAR-DER tüm mahalleyi kuşatacak bir bilincin öncülüğünü yapmak üzere yola çıktı. Bu yolda ben MAHALLEMİ SEVİYORUM diyen herkesin desteğine ihtiyacı var. Bu destekte sayı önemli olmakla birlikte asıl mesele yapılacak çalışmaların planlı, programlı ve etkili bir biçimde sürdürülmesidir. 

Derneğe öncülük eden Yedi Güzel Adam'ın bu aşamaya kadar getirdiği durumun daha güzel çalışmalara yelken açacağına inanarak hep destek tam destek düsturu ile elimizi taşın altına sokmalıyız.

İbrahim (Yücel) Kaya
4 Ekim 2013 12:41

3 Eylül 2013 Salı

Neden Bu Bekleyiş??


Mahallemizde sorunlara ve bu sorunların sorumlularına karşı nicel (sayısal) bir değişimden söz etmek mümkün. Ancak bu değişimin henüz nitel (sorun ve sorumluları hakkında bilgi sahibi olup mücadeleyi benimsemiş olanlar) olarak olgunlaştığı söylenemez. 


Mahallemizin sorunlarının çözümü için mücadelenin gerekliliğine inan bir grup genç arkadaşın çabaları ile kurulan dernek bizler için büyük bir fırsat. Fakat, inanmak sorumluluk almaktır. Her inanç eylemle yükselir. Her eylem içtenlik ister, içtenlikle yapılmayan hiç bir mücadele etkili olamaz. 

Var olan süreci iyi değerlendirerek eyleme geçme zamanı geldi geçiyor. Bu genç arkadaşların aklı kalbin zenginlikleri ile kalbi aklın zenginlikleri ile bütünleştirerek bir an önce harekete geçmesi gerekmiyor mu?


İbrahim (Yücel) Kaya

Zillet Sahibi Olmamak İçin:


Az gelişmişlik, geri kalmışlık bu mahallenin kaderi değil. Hak aramadan, mücadele etmeden, bizim dışımızda yapılacak müdahalelere boyun eğerek mahallemizdeki sorunlara çözüm bulunamaz. Düşünsel (düşünerek-planlı bir şekilde) ve ahlaki bir derinlik (bilinç) sağlanmadan yapılacak mücadeleden bir sonuç elde edilemez.


Ruhunu ve vicdanını kişisel menfaatleri uğruna satmış olanlardan bir lütuf beklenmemelidir. Bu zamanda mahallemizin başına musallat edilen sorunların karşısında zillete (sahipsizlik kompleksine) düşmemek için bizi bu duruma düşürmek isteyenleri iyi tanımalı ve bu duruma düşmemek için üzerimize düşen vazife ile mücadele etmeliyiz.


İbrahim (Yücel) Kaya

4 Ağustos 2013 Pazar

Kolektif Şuur (Ortak Bilinç) Ve Eyleme Geçebilme

 Bilinçli bir mücadele sorumluluk duyguları üzerinde yükselir.  Yaşam kalitemizi tehdit eden sorunlarla organize bir şekilde mücadele etmeye hazırlandığımız şu dönemlerde Mahalleli olarak kendimizi bulmalı, kendimize gelmeliyiz.  Her şartta hangi ideolojide, siyasi düşüncede veya inançta olursak olalım mahalle meseleleri söz konusu olduğunda ortak ve gerçek bir ahlaki duruş sergileyebilmeliyiz. 

Mahalle için çalıştığını söyleyip popilist siyaset ile (havuz, kahvaltı, piknik vb.) göz boyayan badanacıların güdük siyasetinin taşeronu olmamalıyız. Sahte söylemlere, ağzımıza çalınan bir parmak bala tevessül etmemeliyiz. Bize söylen “her şey çok güzel olacak” tarzındaki iyimse sözlere itibar etmemeliyiz.

Mahalleli olarak kolektif bilincin (ortak hareket bilinci) uyanışına katkıda bulunmalıyız. Mahallemizin sorunları ve çözüm yolları ile ilgili konuşulmayan, yazılmayan, tartışılmayan, sorgulanmayan her ne varsa insanlarımızın gündemine taşımalıyız. Çok boyutlu ve iletişimin bu kadar güçlü olduğu bir dünyada hayatımızın her alanında etkisi görülebilecek, hayatı değiştirebilecek düşünceler üretmeye cesaret edebilmeliyiz.


Birkaç söz de bir manga halis insan için..

İşte sözün tamda bu noktaya geldiği anda yaşları genç ama yürek ve zihinleri mahallenin meseleleri konusunda olgunlaşmış, yeterli olmasa da bir bilinç alt yapısına sahip genç arkadaşların kolektif bilinç çalışması ile hayata geçirdikleri dernek, bu bilincin mahalle geneline yaygınlaştırılmasında önemli rol oynayacaktır. Fakat bilinç bir işin başlangıcı, eylem ortası, sonuç ise sonudur.  Bu arkadaşların kendilerinde var olan bilinci eyleme dönüştürmeleri mücadelenin ikinci ve en önemli aşamasıdır. Bu aşamanın başarıya ulaşması için önümüzde var olan fırsatı iyi değerlendirmeliyiz, yoksa treni kaçırmış olacağız.

İbrahim (Yücel) Kaya
04.08.2013-12:23 - Hanegahım

24 Haziran 2013 Pazartesi

Fe Eyne Tezhebun?

Mahallemizdeki bütün yabancılaşmalar, yozlaşmalar, başkalaşmalar ve söylenen yalanlar sıradan bir gerçekliğe dönüşmüştür. Modern ite adına gelinen nokta ile övünülerek kendi yönetimini meşrulaştırma ihtiyacı hisseden anlayışlar, modern itenin kendisine uğramadığı mahallerde de oy kaygısı duymaksızın sıradan bir gerçeklik halinde ilerlemekte ve derinleşmektedir. 

Derin bir anlam çürümesi yaşandığı için, sözünü ettiğimiz gerçekliklerle ilgili olarak hiçbir hesaplaşmaya yönelmiyoruz. Hizmet alamadığımız halde hizmet etmeyenlerin oy oranı hep yüksek çıkabiliyor. Veya mahallemize bu anlayış adına anket yapmak için gelenlere "hizmetlerden memnununuz" deyi verebiliyor mahallemin insanı.

Bu durumu her türlü yalanı, yozlaştırmayı ve mahallemizi mahalle olmaktan çıkarıp sanayi alanı olmaya doğru götüren başkalaşmayı, sıradan bir gerçekliğe dönüştürülmesinden başka bir şeyle izah edemiyorum. Medyatik güncelliklerin, siyasi fanatizmin sınırları içerisine hapsolduğumuz için, sorgulamalar yapmak yerine seyrediyoruz. Peki sorarım size :

 "Fe Eyne Tezhebun?" 

"Bi ku derê va çu?"

 "Where is this going?"

 "Nereye bu gidiş? " Nereye kadar......

İbrahim (Yücel) Kaya

14  Mayıs  2013 - 20:51:27 

20 Haziran 2013 Perşembe

Sona Yaklaşırken 2 (Şiirin hakiki manası, şairin karnında/içindedir ama!! )

Yazı hakikatin, gerçeğin, insanın durumunu ifade biçimlerinden sadece biridir. Konuşmada olduğu gibi yazıda da kendine has bir üslup vardır. Kimisi yazılarında anlatmak istediklerini yalın, direkt olarak ve şahıslar üzerinden yola çıkarak ifade eder. Kimisi ise sözü bitirmez, ama ima eder, işarette bulunur, hissettirir. Bunları kuvvetle yapar ve yaparken de kişilerden çok olaylara değinir.

Uzun bir zamandan berri grubumuzda ve başka mihverlerde mahallemizin meseleleri ve çözüm yolları ile ilgili görüşlerimizi paylaştık. Bu paylaşımlardan bir çoğu özü itibariyle muhatapları tarafından anlaşılır olsa da, bütünde ifade edilen manaların çok anlaşılır olmadığı, sorunların müsebbibi olanların belirgin olmadığı arkadaşlarım ve tanıdıklarım tarafından zaman zaman dile getirildi. Hatta bir kardeşimin "Abi kimi kastediyorsun açık açık söyle" deyip serzenişte bulunduğunu dün gibi hatırlıyorum.

Duygu ve düşüncelerimi ifade ederken herkes de olması gereken bir üslup ve duruş ile hareket ettiğimi düşünmekteyim. Dolayısıyla kendimi daha çok yukarıda bahsettiğim ikinci grubun içinde görüyorum. Kişilerin karakter ve şahsiyetleri ile asla vakit kaybetmem, fikirleri ve meydana getirdikleri olaylar ile ilgilenirim. Sorunları çözüm bulabilme umuduyla dile getiririm. Amacım sadece insanların sorunlar üzerinde düşünmesi sağlayıp çözüme ulaşacak fikirlerin ortaya çıkmasını sağlamaktır. 

Kendi kabuğuma çekilip kurguladığım dünyada yaşamayı da tercih edebilirdim. Sadece Galatasaray'ın şampiyonluğu ile veya kahvede oynadığım oyunların verdiği haz ile de mutlu olabilirdim. Fakat ortada bir problem, kafama takılan ve beni rahatsız eden şeyler vardı. Ve ben bunlara kayıtsız kalmadım. 

Mahallenin haksızlıklar ve hizmetsizlikler karşısındaki sus pus olmuş haline hayret ve esefle izlemek yerine, bu hali ortadan kaldıracak bir bilinç oluşturmaya çalıştık.  Bunda da kısmen başarılı olduğumuzu düşünmekteyim.  Bu bilinçlenme sürecinde aktif olarak kullandığımız sosyal medyayı küçümseyenler ve bu işlerin sosyal medya üzerinden olmayacağını söyleyenler Mısır, Tunus, Libya ve son olarak Türkiye'de cereyan eden olaylarda sosyal medyanın önemini umarım anlamışlardır. Çünkü mahallemizin sorunları ve çözüm yolları konusunda sosyal medya üzerinden başlattığımız bilinçlenme çabalarının anlayamamışlardı. Hadi anlayamamalarını anlarım da anlamaya çalışmadılar onu bir türlü anlamadım. 

Bu bilinçlenme sürecinde muhatabımız olmadığı halde siyasete kendini fazlaca kaptırmışlığın sonucu olarak söylediklerimizi kendi üzerilerine alınarak alınganlık gösteren ve bu alınganlığı aramızda uzun yılların getirdiği bir arkadaşlık olmasına rağmen bizlere anlatmak yerine tavır takınarak ifade eden, konuşarak anlaşmaktan aciz, siyasetin kendisine yüklediği kibir ile hareket eden arkadaş bildiklerimiz de oldu. Siyaset için  babamı bile tanımam diyen bu zihniyetin arkadaşlığımızı hiç tanımayacağını tahmin etmek sanırım sizin içinde hiç zor olmayacaktır.

Söylediğimiz hiç bir şeyde şahsını, hedef almadığımız, mahallemizde yapılmayan hizmetlerden direkt olarak kendisini sorumlu tutmadığımız halde, yazdıklarıma benim anlatmak istediklerimden farklı anlamlar yükleyerek olayı şahsi mesele haline getiren arkadaşlar maalesef oldu.

"Şiirin hakiki manası, şairin karnında/içindedir" (El-ma'na fi batni'ş-şair) derler. Bu sözü sadece şiirler için söylenmiş zannetmek herhalde yanlış ve eksik olacaktır. Yazdıklarımdan herkesin anlayacağı farklı olabileceği için, yazdıklarımın vebalinin bir şekilde omuzlarımda olduğunun farkındayım. Lakin sözlerime bahis olan kişi (ler) bana yazdıklarımdan anladıkları mananın hesabını sorabilecek kadar yakınken, bunu yapmamış, yapmadığı gibi, benim arkadaşlığın getirdiği sorumlulukla ifade etmek istediğim manayı kendisine izah etme çabama da iştirak etmemişlerdir.

Bunun yanında kendisini dost/arkadaş bildiklerimin, eğer beni de öyle biliyorlarsa, yazdıklarım ve söylediklerimden kast ettiğim manayı kendisine ifade ettiğim halde kendi anladığı manada ısrar etmesini de anlamlandıramıyorum. Dost/arkadaş hesap sorar ama, dostluk/arkadaşlık kendi vicdanının değil dostun/arkadaşının vicdanının hükmüne razı olmayı gerektirir.

Kendisi ile geçmişten gelen bir dostluğumuz/arkadaşlığımız olmadı halde yazdıklarımdan anladığı mananın hesabını sorma nezaketinde bulunanların tavırları, yılların getirdiği dostluğa/arkadaşlığa rağmen bu nezaketi göstermeyenlere ibret olsun.

İbrahim (Yücel) Kaya
19 Haziran 2013- 14.25 - Yar-ı Diyar

10 Haziran 2013 Pazartesi

Sona Yaklaşırken !!!

Fransız iç savaşında Rousseau'nun, İngiliz İç Savaşında Hobbes'un, Alman parçalanmasında Hegel'in, Kantn'ın, Osmanlının parçalanmasında Mustafa Kemal'in ortaya çıktığı gibi toplumların bunalımlı dönemlerinde yeni bir bakış açısına sahip insanlar ortaya çıkacaktır. 

Mahallemizde var olan sorunlar ile yüzleşme ve bu sorunların sebebi olan kurum ve kişiler ile hesaplaşmaya girişirken durduğumuz yere iyi bakmak lazımdır. Bir insan olayları sadece kendi içinde yaşıyorsa ve nerede durduğunun farkında değilse, başka bir şeyden anlamaz ve sorunların çözümüne bir katkıda bulunmaz.


Hiç bir zaman duruşunu arayan bir insan olmadım. Durduğum yer hep belliydi. Kendimden hiç bir zaman şüphe etmedim, dolayısı ile hiç bir zaman da suçluluk hissetmedim. Ben buyum böyle olmaktan da memnunum. Kimseyi dışlamak niyetinde değilim. Ama her hangi bir kimsenin, beni dışlaması karşısında kendimi ispat etme durumda da değilim. Söyleyecek bir şeyim var. Ve bunu söyleyecek teorik arka planım da tarihi zeminim de var. 


Bu teorik arka planın ve tarihi zeminin ışığında şimdiye kadar söylediklerimden ve gelecekte söyleyeceklerimden muhatabı dışındakilerden başka kimse alınmasın. Ama doğru bildiğimi bana yanlış olduğu ispatlanıncaya kadar söylemeye devam edeceğim...



İbrahim (Yücel) Kaya
10 Haziran 2013 / 18.51 - Hanegahım

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Bazıları Kendi Kafasına Kurşun Sıkıyor Farkında Değil ??

Bilinç ile şuur aynı şeyler değil. İliklerimize kadar yaşadığımız ama bazılarının hala farkında olmadığı meselelerin insanımızın içinde nasıl derin izler bıraktığını göremeyenler var.

Mahalle olarak yaşadığımız sorunların bizde meydana getirdiği travma nedeniyle sorunların çözümü noktasında gerektiği kadar mesafe katedemiyoruz. Bu nedenle mahallemizin çevremizdeki mahallere göre nerede olması gerektiğini bilemiyoruz. 

Mahallemizde bize sunulan bir kaç küçük hizmet ( bu hizmet bize bir lütuf değil, yapılması gereken görev) bizi asıl meselelerden uzaklaştırmamalı. Bir küçük parça (küçük hizmetler) bizim bütünü ( insanca yaşamamızı sağlayacak hizmetleri) görmemizi engellememeli. Küçük hizmetlerle mutlu olma psikolojisinin zihnimizi köreltme sinin sonucu mahalledeki yaşam kalitemizi tehdit eden sorunları görme, düşünme, yetimizi yitiriyoruz. 

Tüm bu yitirilmişliklere karşın bulundukları makam itibariyle bilgiyi bize bilgelikle sunması gereken kişilerin, bulundukları makamı güç elde etmek için aracı olarak görüp bütün çabalarını, emeklerini, bu gücü kendisine verenler için harcaması kendi kafasına kurşun sıkmaktan başka bir şey değildir. 

Öte yandan birilerinin, mahalleye karşı sorumluluklarını unutarak mevki ve makam peşinde koşmalarının sonucunda, o makama kendisini oturtanlara sunduğu hizmetin oyuncağı olması ise üzüntü verici bir durum. 

Şuur bilmek değil hakikatin (gerçeklerin) penceresinden bakabilmektir. Bazıları mahalleye hizmet ettiği safsataları ile bizlere aldatmanın senaryo yazarlığını yaparken, bazıları da maalesef aldatılmak için can atıyor. Yani:

Bazıları Kendi Kafasına Kurşun Sıkıyor Farkında Değil ??

İbrahim (Yücel) Kaya
27/05/2013 -13.02

23 Mayıs 2013 Perşembe

Üslup Ve Süt Meselesi

Üslup meselesi aslında biraz süt meselesi. Sütü bozuk olunca üslupta da bozukluk olabiliyor. Üslubumuza da içtiğimiz süte de dikkat etmek gerekiyor.

Söz söylemenin adabını ve üslubunu öğretecek değilim. Fakat insan olanın ahlak mefhumlarını bir kenara bırakan bir üslupla muhatabına çıkışmasındaki yersizliği de görmemezlikten gelemem.

Bir zamanlar mahallemizin bağrında top koşturup, birlikte çay içenlerin hatıralarını nallarının altına alıp çiğnemesini neye bağlasam bilmem ki. Eline kösü alan çalıyor hoyratça. Ama suç sizde değil o kösü size verende. Hadi verdi bir hata etti de hala almıyorsa son sözü etsin Nabi, vay o kösün haline be abi.

“Bir devirde geldük ki Azizim unudulmuş
Tutmuş yirini hurd ü büzürgan unudulmuş”

İbrahim (Kücel) Kaya
18 Aralık 2012 - 12:27


Sorumlusu Kim?

Sorumlusu Kim?

Mahalle yöneticilerimiz ve siyasi parti temsilcilerimizin hepsi bu mahalle için neler yaptığını, nasıl çalıştığını anlatıp duruyor. Peki tamam ama, öyleyse mahallemizin yaşadığı sorunların sorumlusu kim? 

Plaket Almak İsteyen Var mı?

Anneler günü münasebetiyle, Ak Parti İlçe Başkanı Sayın Turgay Kılıç'ın katılımı ile mahallemizde gerçekleştirilen kahvaltı programında Ak Parti'nin eski mahalle temsilcisine partiye yaptığı hizmetlerinden dolayı plaket verilmiş.

Umarım bizlerde mahallemizdeki siyaset temsilcilerine bir gün mahallemize yaptıkları hizmetlerden dolayı bir plaket veririz.


İbrahim (Yücel) Kaya
18 Mayıs 2013 - 08.20

21 Mayıs 2013 Salı

Düşündüren Kareler...


Bizden ölmek yerine sıtmaya razı olmamızı, söyledikleri her şeye inanmamızı, mahalle çok güzel olacak laflarına kanmamızı istiyorlar. Ve maalesef bazıları bir kaç damladan ibaret havuz suyuna, ağızlarına sabah kahvaltısıyla çalınan bir parmak bala kanıyorlar. Hallerinden memnunmuş gibi davranıyorlar. 


İşte bizim en büyük düşmanımız, fabrikaların arasına sıkışmış küçük bedenler gözlerinin önünde olmasına rağmen, hallerinden memnun olan kölelerdir. Siyasetin, çıkarlarının, mevki ve makamlarının esareti altındaki kölelerdir.



                                                      İbrahim (yücel) Kaya
                                                   22 Mayıs 2013 - Yakamoz

14 Mayıs 2013 Salı

Uyan Sanayi Mahallesi Uyan. Araştır, Sorgula, Düşün ve Harekete Geç


Vaatler siyasetçilerin en kolay söylediği yalanlardan biridir. Çok önceleri Süleyman Demirel'in meydanlarda iki anahtar sallayıp insanlara ev ve araba vaat ettiğini dün gibi hatırlamaktayım.

Pazar günü anneler günü münasebetiyle mahallemize gelen Ak Parti İlçe Başkanı Sayın Turgay Kılıç herkesin kulağına hoş gelen cümleler sarf etmiş. (Orada değildim orada olanalar daha iyi bilir) Söylediği şeylerden en mantıklısı da "Mahalleyi sanayi alanı olmaktan çıkaramasak da konut imarına da açabiliriz" önerisi olmuş. Yaklaşım güzel ve mantıklı fakat önemli olan uygulama. Ve bizlerin konuyu takibi. 

Mahallemizde sosyal medya üzerinden başlatılan bilinçlenme, bilgilenme ve tartışma ortamının neticesi olarak teşkilatlanma (örgütlenme) çalışmaları başladı. Bu çalışmalar neticesinde "Birlik, beraberlik, mahallemizin menfaati" temasıyla dernek kurma çalışmaları devam ediyor. Bundan sonraki süreçte yol haritamız mahalle meselelerinde ortak hareket ile konuyu takip edip siyasetçilerin üzerinde baskıyı her daim hissettirmek olmalıdır. 

Bu konuda derneğin yanı sıra mahallemizdeki siyasi partilerin mahalle teşkilatlarının (örgütlerinin) önemli rolü olduğu unutulmamalıdır. Özellikle karar verme yetkisini elinde bulunduran Ak Partinin mahalle teşkilatına çok büyük görevler düşmektedir. 

İçerisinde gerçekten vizyon sahibi, duygusallık ve iyimserlikten arınmış, mahallemizin sorunlarını mekanik bir bilinçle (bir siyasi partinin penceresinden bakmayarak ve çıkar çarkına dolanmamış halde) takip etmeyen arkadaşların var olduğunu bildiğim bu teşkilatın iktidar fırsatı kaçmadan, özellikle imar meselesinde, üzerine düşeni layıkıyla yapması gerekmektedir. 

Lütfen meseleleri mekanik bir bilinçle ( bize söylendiği ve ya öğretildiği gibi) takip etmeyelim. Televizyonların, gazetelerin veya bazı insanların kulağımıza üfürdükleri, zihinlerimizi gereksiz yere ihtiyacımız olmayan ayrıntılar ile dolduruyor. Medya, siyasiler ve üfürükçü bazı arkadaşlar kendi siyasetlerini (görüşlerini) veya yalanlarını zihinlerimize yansıtarak bizde mekanik bir mantık ( olaylara başkalarının istediği şekilde bakma) oluşturuyorlar. Bu şartlar altında gerçeği söylemek, farklı şeyler söylemek için her türlü etiketlenmeyi göze almak gerekiyor. Bir elin parmaklarını geçmeyen sayıdaki mahalleli soruyor sorguluyor ve tepkisini ortaya koyuyor. Fakat henüz çoğunlukta değiliz. 

Herkes aynı dertten muzdarip ama, herkes herkesin derdiyle dertleneceğine her koyun kendi bacağından asılır mantığıyla hareket ediliyor. Çevremizdeki mahallelere bir bakın (Kurtköy, Şeyhli, Harmandere) aldı başını gidiyor. Sorarım sizlere bu mahallede, bu haliyle, yaşamaktan memnu musunuz?

Şimdi bizi teselli etmek için söyledikleri şu: "Burası Sanayi olduğu için arsalarınız değerlenecek" evet ama söylemedikleri de şu: "Arsaların üzerindeki mülkleriniz enkaz değerine düşecek" Ne anladım ben bu işten bir yerden kazanırken bir yerden kaybedeceğim. Sıfıra sıfır elde var sıfır. Hatta 250 metre karelik arsamı kimse almayacağı için külliyen zarardayım.

Uyan Sanayi Mahallesi uyan. Araştır, sorgula, düşün ve harekete geç.

İbrahim (Yücel) Kaya
13 Mayıs 2013 - Hanegayım

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Her Tür Yalan Sıradan bir Gerçekliğe Dönüşüyor


Mahallemizde bütün yabancılaşmalar, yozlaşmalar, başkalaşmalar ve söylenen yalanlar sıradan bir gerçekliğe dönüşmüştür. Modern ite adına gelinen nokta ile övünülerek kendi yönetimini meşrulaştırma ihtiyacı hisseden anlayışlar, modern itenin kendisine uğramadığı mahallerde de oy kaygısı duymaksızın sıradan bir gerçeklik halinde ilerlemekte ve derinleşmektedir.

Derin bir anlam çürümesi yaşandığı için, sözünü ettiğimiz gerçekliklerle ilgili olarak hiçbir hesaplaşmaya yönelmiyoruz. Hizmet alamadığımız halde hizmet etmeyenlerin oy oranı hep yüksek çıkabiliyor. Veya mahallemize bu anlayış adına anket yapmak için gelenlere "hizmetlerden memnununuz" deyi verebiliyor mahallemin insanı.

Bu durumu her türlü yalanı, yozlaştırmayı ve mahallemizi mahalle olmaktan çıkarıp sanayi alanı olmaya doğru götüren başkalaşmayı, sıradan bir gerçekliğe dönüştürülmesinden başka bir şeyle izah edemiyorum. Medyatik güncelliklerin, siyasi fanatizmin sınırları içerisine hapsolduğumuz için, sorgulamalar yapmak yerine seyrediyoruz. 

Peki sorarım size :

"Fe Eyne Tezhebun?" 

"Bi ku derê va çu?"

"Where is this going?"

"Nereye bu gidiş? "

Nereye kadar......


İbrahim (Yücel) Kaya
6 Mayıs 2013 - Hanegahım

22 Nisan 2013 Pazartesi

Düşünce Adamı

"Düşünce adamı bir zümrenin emir kulu değildir. Hiçbir merkezden talimat almaz. Bir partiye bağlı olmayabilir. Ama tarihe angajedir. Yani vatandaş olarak vazifeleri vardır:

 Belli savaşları kabul etmesi, belli tehlikeleri göze alması lazımdır. Bir devrin şuuru olmak zorundadır o. Başlıca vazifesi: Bütün hakikatleri yoklamak, bütün yalanların maskesini yırtmak, kalabalığa doğruyu göstermek. Bazen yangın kulesindeki nöbetçi olacaktır, bazen engine açılan geminin kılavuzu. Sokakta insanlar boğazlanırken, düşüncenin asaletine sığınarak elini kolunu bağlamak, düşünceye ihanettir."

15 Nisan 2013 Pazartesi

Arka-daşıyım...

Mahalleden bir arkadaş geçlerin turnuva maçına niye gelmiyorsun diye sordu. Tam niye gelmediğimi izah edecektim ki çekti gitti. Benim gelmememi kimsenin bir kayıp olarak gereceği düşüncesinde değilim. Ama arka-daşlığım gelmememi gerektiriyor bunu da belirtmeliyim.


Dostluk, arkadaşlık, yürürken belirginleşen bir şeydir.Yürek kelimesinin yürümekten geldiği söyleniyor. Bir insanın yürekli olup olmadığı yürüyüş esnasında ortaya çıkar.



İnsanları yola dökmek de, yoldan çıkarmak da kolaydır. Bunu herkes yapabilir. Asıl kıymetli olan, sözünüze itimat edip arkanızdan gelenleri yarı yolda bırakmamaktır. Sonuna kadar yürümek yürekliliğini gösterebilmektir. 'Gaye, ulaşılamasa bile güzeldir, kutludur' diyebilmektir. Unutmayalım ki, mevki ve makamlar geçici, hasarlar kalıcıdır.

İsmet Özel'in, bir soru üzerine şu cevabı verdiği rivayet edilir: Biz dostlarımıza arka-daş deriz, ön-daş demeyiz.

Birlikte yola çıktığınız kişi, yürüyüş esnasında sizi geride (yolda) bırakıp öne yahut başka bir yere geçiyorsa, burada hem dostluktan hem de halis niyetten bahsetmek mümkün değildir. Sadece şu söylenebilir: Arkadaşını geride bırakmak, bedenin afetlerinden biridir.

Mahallemizin hizmet fakirliğine bir çözüm olur, gençleri daha iyi daha güzel hedeflere yöneltir diye Gökhan kardeşimin gözlerindeki iyi niyeti ve heyecanı görerek sen varsan bende varım diyerek Parseller Sanayi Spor adında (Veya başka bir adda olabilirdi) amatör bir takım kurmak amacıyla fikrin 3 kişi (Ben, Bektaş ve Gökhan) etrafında olgunlaştığı ama herkesin elini taşın altına sokması gereken bir işe giriştik. Olayın yöntemi konusunda aramızda tartışırken bir yönetim listesi yaptık kendimize göre. Hemen telefonla arayalım gelsinler konuşalım dedik ama sonra bu iş gönül işi telefon edip hatır gönül ile bu iş olmasın ilan edelim gönüllü olan gelsin dedik. Gönül öyle istedi ama gönlün öyle istemesi yetmiyor olmadı eyvallah olmasın. Gökhan kardeşimin uğradığı hayal kırıklığını bizzat şahidi olarak yaptığı ve söylediği şeylerin sonuna kadar arkasındayım. Çünkü Arka-daşıyım...

İbrahim (yücel) Kaya
6 Ekim 2012 - Hanegahım

İkircikli Halimiz

Mahallemizde daha önce olmayıp şimdi veya birilerinden sonra var olduğu idea edilen mütereddit ve endişe verici ikircikli hal eğer gerçekten varsa bizim için en büyük avantajdır. Berzahta (ruhlar âleminde) olmak o halin yazgısıdır çünkü. Bu nedenle akıl ile kalp ya da iki insanın arasında kalmayı bir zaaf olarak görmemeliyiz. İkisinden birini tercih etmek, tatmin olma, huzura kavuşma kolaycılığına kapılmak yerine mahallemizin kendisine özgü çelişkileri içerisinden dünyaya bakabilme ayrıcalığının hakkını vermeliyiz. 

İki insan arasında kalarak dünyaya bakabilmeyi ve bu bakışın bize kazandırabileceği ayrıcalığı idrak edebilmiş isek doğru ile yanlış arasında tercih yapma eylemimiz daha başarılı alacaktır.

Bir tarafta her şeyi avucunun içine almak, herkesi hizaya sokmak isteyen, ben olmasam hiçbir şey olmaz anlayışı ile hareket eden ile diğer tarafta daracık kolları ile kucaklayabildiğinin dışında, kenarda köşede el değmedik hiçbir şey bırakmama niyetiyle hareket eden bir olur mu?


Tercihlerini toplum menfaati ile doğru orantılı olarak belirlemeyip, kendi kişisel menfaatleri ile hareket edenlerin, söylediği ile yaptığı birbirini tutmayanların, ortaya çıkardığı bir sonuçtur ikirciklik. Tek olmaktansa birlik olmayı yeğleyen toplumun iyiliği için gönlünün kor olmuş çekirdeği ile önce kendini yakar, yanmak istersen sonra seni yakar. “Sen yanmasan, ben yanmasam nasıl çıkarız karanlıktan aydınlığa” mısralarının belirttiği manada tam bu olsa gerek.


Öyleyse iki farklı görüşün bir yerde olmasından rahatsızlık duymamız gereksizdir. “Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar” yani doğruya ancak farklı fikirlerin (ikircikli) birbiri ile münakaşası/ mütalaası ile ulaşılabilir. Bazen tek olmaktan ise iki olmak daha iyidir. Doğru-yanlış, iyi-kötü, karakterli-karaktersiz gibi ayrımlarda doğruyu bulmamız ancak farklı düşüncelerin ortaya çıkması ile mümkündür. 


Farklı iki kafa arasında tercihte bulunurken kişilere ve olaylara Araf’tan (ortadan) bakabilmek doğru karar vermemizi kolaylaştırır. Yoksa tarafların kulağımıza üflediği sufleler ile diğer tarafa takındığımız tavırlar bizlerin adalet, iyi niyet ve şahsiyet gibi mefhumlarımızın zarar görmesine neden olabilir. 


Olayları ya da kişileri değerlendirirken mazi bizim en büyük rehberimiz olacaktır. Şöyle ki, bir olayı değerlendirirken geçmişte olayın benzerlerinin ortaya çıkardığı sonuçlar veya kişilerin geçmişteki benzer olaylar karşısında takındıkları tavırları ve karakterlerinin özelliklerini hatırlamak menfaatimize olacaktır. Çünkü tarih ilmi açısından geçmişte yaşanan olaylar ve olaylara sebep olan kişilerin yaptıklarından çıkardığımız dersler ölçüsünde şimdi başımıza gelen veya yarın gelebilecek olanlar hakkında öngörü sahibi olabiliriz. 


“Müslüman bir delikten iki defa ısırılmaz” sözü kişiler ve olaylar karşısında nasıl bir tavır takınmamız gerektiği konusunda bizlere mesaj vermektedir. Akıllı kişi gafletle bir hataya düşebilir. Fakat sonucu görünce uyanır, artık tekrar bu hataya düşmez. Geçmişte karakterinin tüm olumsuzluklarına şahit olduğunuz bir kişi ile kol kola dolaşmak yılanın deliğine bir kere daha elini sokmaktan başka bir şey değildir. Soktum ama ısırmadı diyeceksen bilesin ki yılan yılanlığını yapacaktır. Isırmak için en uygun zamanda dişlerinin tadına bakmış olacaksın. Dikkat et ondan önce zehrini akıttığı bedeninin içinde senin idrakini felç etmesin.


Erdemlerden yoksun insanların kötü telkinatı zehirden kat be kat tehlikelidir. Olaylar ve kişiler hakkında vereceğimiz kararlarda erdemli insanların takip ettiği metodu uygulamamız bizi yanlış tercihler yapmaktan alıkoyar. Yoksa geçmişinde size karşı bir karaktersizliğini görmediğiniz, bir kötülüğüne şahit olmadığınız biri hakkında çok fena, ikircikli veya ikirciklik çıkarıyor gibi olumsuz sözlere kulak kabartıp inanmanız akıl tutulmasından, gönül şaşırmasından başka ne olabilir?


Adamlık zirvesinin ancak eteklerinde dolaşabilenler, etek giydirmeye çalıştıkları ayakların altında kalacaklardır. Ayakların baş olma sevdasının insan yaradılışına aykırı olduğu gerçeğini inkâr etme ahmaklığının sığ sularında kürek çekenler elbet karaya oturacaklardır. 


Kimse ikircikli bir ortamdan rahatsızlık duymasın. Farklı görüşlerin olduğu yerde en doğru görüşe ulaşma olasılığımız daha yüksek olacaktır.


İbrahim (Yücel) Kaya
18 Kasım 2012- Hanegahım

Değer Yargıları

İnsanların değer verdikleri şeylerin aslında kendi değerlerini de göstermesi açısından önemli olduğunu düşünmekteyim. Yolumuzu aydınlatan, gerçek yaşamı sürdüreceğimiz dünyaya ulaşmakta bize rehber olma niteliği ile 1500 yıldır bize ışık tutan Kitab-ı Mutlak değerli olanın ne olduğunu bizlere göstermekle birlikte insanı insan yapan irade özelliğimiz sayesinde bazen değerleri birbirine karıştırabiliyoruz. 

Değer yargıları diğer yargılara benzemez. Dün uğruna mahpus yattığımız değer yargıları bugün bazılarına değer bazılarına değmez.


İbrahim (Yücel) Kaya
29 Kasım 2012

Nasıl Çıkılır

“Yalana, talana dizgin vurmayan 
Haksızlık edene hesap sormayan 
Cehaletin çemberini kırmayan 
Kitlelerle düze nasıl çıkılır?
Bu mahalleye reva mıdır bahtsızlık 
Vermiyor mu size hiç rahatsızlık
Kişisel çıkarlar için haksızlık
Edenlerle düze nasıl çıkılır?
Hizmet için yapılmıyorsa yarış
Nasıl sağlanacak toplumda barış
Yetkilide yoksa ileri görüş
Seçenlerle düze nasıl çıkılır.

Yıldızlarımız ve Işıkları

Yıldızlarımızı çarpıştırmanın zaten harap olan evimizi yerle yeksan edeceğini biliyorum. O yüzden, yıldızlarımızı buluşturmanın, birbirimize ve hepimize ışık saçmalarını sağlamanın, Rahman'ın rahmet tohumlarının toprağımıza daha bir merhametle, daha bir şefkatle, daha bir rikkatle düşüreceğinden adım gibi eminim.

Yeter ki biz düşmeyelim!

Yeter ki biz , hakikatin bekçiliğini terk etmeyelim!

Yeter ki biz, hakikatin bayrağını insanlığın burçlarına dikme yükümlülüğünden vazgeçmeyelim!

Yeter ki biz, 'evimiz'i 'bezirganlar'a , 'aç kurtlar'a asla terk etmeye yaltenmiyelim!

Yusuf Kaplan

14 Nisan 2013 Pazar

Adap

Söz söylemenin adabını ve üslubunu öğretecek değilim. Fakat insan olanın ahlak mefhumlarını bir kenara bırakan bir üslupla muhatabına çıkışmasındaki yersizliği de görmemezlikten gelemem. Bir zamanlar mahallemizin bağrında top koşturup, birlikte çay içenlerin hatıralarını nallarının altına alıp çiğnemesini neye bağlasam bilmem ki. 


Eline kösü alan çalıyor hoyratça. Ama suç sizde değil o kösü size verende. Hadi verdi bir hata etti de hala almıyorsa son sözü etsin Nabi, vay o kösün haline be abi.


“Bir devirde geldük ki Azizim unudulmuş

Tutmuş yirini hurd ü büzürgan unudulmuş”

İbrahim (Yücel) Kaya
17 Aralık 2012 -Hanegahım

11 Nisan 2013 Perşembe

Kazın Ayağı !


Kazı ilk defa çocukluk yaşlarımda "Uçan Kaz" adlı çizgi filim ile tanıdım. Beyaz bir kazın üzerine binmiş bir çocuğun dünyanın çeşitli yerlerine yaptığı seyahat anlatılıyordu. Daha sonra mahallemize yerleşen Ardahan ve Kars yöresinin insanlarının besledikleri kazlar ile hep çizgi filmlerde gördüğüm kaz ile bizzat tanışmış oldum. 

Bizim mahallenin kazlarından mıdır bilmem ama bu kazlar çizgi filmdeki kaz gibi sevimli gelmedi bana. Birazda çizgi filmin etkisinden olsa gerek sevmek için yanlarına yaklaşmaya çalıştığım her seferinde boynunu öne doğru uzatarak çıkardığı tıslama sesi ile kovaladı bizi hep. "Daha sonra kazın ayağı öyle değil" deyimi ile karşılaştım okul yıllarında. İçinde kaz kelimesi geçince mi ne dikkatimi celb etti. Bir baktım ki Nasrettin Hoca'imiş bu deyimin kaynağı hikayesi de şöyle:

Hoca bir gün Timur'a kızarmış bir kaz götürürken yolda canı çekmiş, hemen kazın bir bacağını gövdesine indirmiş.
Hoca'yı huzura kabul eden Timur, bakmış ki kendisine sunulan kızarmış kaz tek ayaklı. Kendisi de malum topal. Hoca bunu bilerek hakaret olsun, diye yaptı sanarak, ona çok kızmış. Hoca durumu hemen sezerek:
- Ulu hakanım, bizim Akşehir'in kazları hep tek bacaklıdır. Bakın çeşme başındaki kazlara, demiş ve çeşme başında tek bacaklarını altlarına almış uyuklayan kazları göstermiş.
Timur, Hoca'ya bakarak gülmüş:
- Yoo, Hoca, kazın ayağı öyle değil demiş. Adamlarına çeşme başındaki kazlara değnekle dokunmaları için emir vermiş. Kazlar, uykularından uyandırılınca iki ayakları üstünde kaçışmaya başlamışlar. Hoca'nın yüzüne alaylı alaylı bakan Timur:
- Hani Akşehir'in kazları tek ayaklı idi, diye sorunca Hoca:
- Vallahi hakanım, eğer o değnekleri size vursalardı, tövbeler olsun, dört ayaklı bile olur kaçardınız, diye cevap vermiş.

Yani sözün özü dostlar kazın ayağının öyle olmadığını anladım sonunda. Umarım sizlerde anlarsınız.

İbrahim (Yücel) Kaya
22 Aralık 2012 - Hanegahım

Bu da Oldu!!



Cumartesi günü Pendik Belediye Başkanı mahallemize gelmiş. Kimlerin haberi var bilmiyorum. Ama benim sonradan haberim oldu. Adam ayağımıza kadar gelmiş ama mahallemizin sorunlarını anlatacak bir fırsat olmadı. Onu buraya getirenler galiba mahalleliyle karşı karşıya gelmesini istemediler. Şunları Sormak isterdim Başkana:


1. Mahallemizin geleceği ne olacak?
2. Yeni yapılan parkı yapacak başka yer yok muydu?
3. Her mahalleye yatırım yapılırken Sanayi mahallesine neden bir tek çivi bile çakılmıyor?
4. Bu mahallenin insanının etüt merkezine, gençlik merkezine, kütüphaneye ihtiyacı yok mu?
5. Pendik Belediyesinin yayınladığı harita da bu mahalle neden gösterilmiyor?

Evet aynen öyle Pendik Belediyesinin bastırdığı ve aşağıda verdiğim haritada Pendik İlçesi sınırlarında yer alan bütün mahallele hatta köyler gösterilirken Sanayi Mahallesi yok. Dikkatlice inceleyin mahallenin yerini ben kırmızı çerçeve ile gösterdim. Ama belediye mahallenin adını bile yazmamış. Anlayacağınız harita da bile silmişler mahalleyi. 

İşin acı tarafı bu harita belediyenin temsil ettiği siyasi anlayışın mahallemizdeki temsilcileri tarafından dağıtılıyor olması. Bu temsilciler haritayı açıp bakmamışlar galiba hiç. Mahalle yok, bir sürü hizmet yaptık diye reklam yapmışlar ama bizim mahalleye bir tane yapılan bir şey yok. Yani kimin neye hizmet ettiğini, mahallemize hizmet getirilmediğini anlamak için bilim adamı olmaya gerek yok. Park yapmakla, kaldırım boyamakla, çöp toplamakla hizmet olmaz. Biliniz ki bu hizmetlerin hiç biri geleceğe yönelik değil, sadece günü kurtarmak için yapılıyor. Mahalleliyi ve mahallenin geleceğini düşünmüş olsalar kütüphane, gençlik merkezi, etüt merkezi gibi hizmetler yapmaları gerekir. Mahalle de parklar dışında bir tane binada Pendik Belediyesinin tabelası yok. 

Uyanık olmak, yapılanları görmek gerekiyor. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın anlayışına sahip olanlara sesleniyorum: Emin olun yılan eninde sonunda size de dokunacak. Geç olmadan herkes, her ortamda tepkisini ortaya koymalı. Ben bu mahallenin en eski sakinlerinden biriyim. Çocukluğum ve gençliğim bu mahallede geçti ve her şeye rağmen mahallemi seviyorum.


İbrahim (Yücel) Kaya
24 Aralık 2012- Hanegahım

10 Nisan 2013 Çarşamba

Bir Ağabeye Sordum

Bugün mahallemizin büyüklerinden bir ağabeyi ile hem tanışma hem de konuşma fırsatı buldum. Birbirimize göz aşinalığımız vardı elbet ama oturup sohbet etmemiştik hiç. Dış görüntüsünün altında mahalleyi ve mahalleliyi iyi tanıyan siyaseti iyi bilen yönü ile dikkatimi çekti. Söylediği şeyler çok ilginç idi.

Mesela "bu mahallede iyi şeyler yapılmasını istemeyenler var" dedi. 

Neden diye sordum: 
"Sebebini onlara sor dedi".

İmar durumu çözülür mü dedim: 
"Belediyelerin 5 yılda bir imar planlaması olur, bu planda değişiklik yaparlarsa olur" dedi. 

Peki bu nasıl olacak dedim:
"Belediyeyi yönetenlerin bunu istemesi lazım" dedi. 

Bunu istemelerini nasıl sağlayabiliriz diye sordum: 
" Muhtar ve mahalleli birlik olup siyasilere baskı kurmaları lazım" dedi. 

Bu nasıl olacak dedim:
" Seçimler yaklaşıyor bunun olması için iyi bir fırsat" dedi. 

Bu fırsatı nasıl değerlendirebilirz diye sordum: 
"Önce birlikte hareket edilmeli" dedi.

Daha çok şey sormak istedim "namazım geçiyor, gitmem lazım" dedi. 

İbrahim (Yücel) Kaya
15 Ocak 2013 - Hanegahım

Önemli Olan: Ne Söylediğin Değil Nereden Söylediğin

Her sancı yeni bir doğumun müjdecisidir. Fikirlerin, düşüncelerin doğuşu da fikir sahibi için sancılıdır. Bu sancıyı çekmeden konuşanlar iç...