22 Nisan 2013 Pazartesi

Düşünce Adamı

"Düşünce adamı bir zümrenin emir kulu değildir. Hiçbir merkezden talimat almaz. Bir partiye bağlı olmayabilir. Ama tarihe angajedir. Yani vatandaş olarak vazifeleri vardır:

 Belli savaşları kabul etmesi, belli tehlikeleri göze alması lazımdır. Bir devrin şuuru olmak zorundadır o. Başlıca vazifesi: Bütün hakikatleri yoklamak, bütün yalanların maskesini yırtmak, kalabalığa doğruyu göstermek. Bazen yangın kulesindeki nöbetçi olacaktır, bazen engine açılan geminin kılavuzu. Sokakta insanlar boğazlanırken, düşüncenin asaletine sığınarak elini kolunu bağlamak, düşünceye ihanettir."

15 Nisan 2013 Pazartesi

Arka-daşıyım...

Mahalleden bir arkadaş geçlerin turnuva maçına niye gelmiyorsun diye sordu. Tam niye gelmediğimi izah edecektim ki çekti gitti. Benim gelmememi kimsenin bir kayıp olarak gereceği düşüncesinde değilim. Ama arka-daşlığım gelmememi gerektiriyor bunu da belirtmeliyim.


Dostluk, arkadaşlık, yürürken belirginleşen bir şeydir.Yürek kelimesinin yürümekten geldiği söyleniyor. Bir insanın yürekli olup olmadığı yürüyüş esnasında ortaya çıkar.



İnsanları yola dökmek de, yoldan çıkarmak da kolaydır. Bunu herkes yapabilir. Asıl kıymetli olan, sözünüze itimat edip arkanızdan gelenleri yarı yolda bırakmamaktır. Sonuna kadar yürümek yürekliliğini gösterebilmektir. 'Gaye, ulaşılamasa bile güzeldir, kutludur' diyebilmektir. Unutmayalım ki, mevki ve makamlar geçici, hasarlar kalıcıdır.

İsmet Özel'in, bir soru üzerine şu cevabı verdiği rivayet edilir: Biz dostlarımıza arka-daş deriz, ön-daş demeyiz.

Birlikte yola çıktığınız kişi, yürüyüş esnasında sizi geride (yolda) bırakıp öne yahut başka bir yere geçiyorsa, burada hem dostluktan hem de halis niyetten bahsetmek mümkün değildir. Sadece şu söylenebilir: Arkadaşını geride bırakmak, bedenin afetlerinden biridir.

Mahallemizin hizmet fakirliğine bir çözüm olur, gençleri daha iyi daha güzel hedeflere yöneltir diye Gökhan kardeşimin gözlerindeki iyi niyeti ve heyecanı görerek sen varsan bende varım diyerek Parseller Sanayi Spor adında (Veya başka bir adda olabilirdi) amatör bir takım kurmak amacıyla fikrin 3 kişi (Ben, Bektaş ve Gökhan) etrafında olgunlaştığı ama herkesin elini taşın altına sokması gereken bir işe giriştik. Olayın yöntemi konusunda aramızda tartışırken bir yönetim listesi yaptık kendimize göre. Hemen telefonla arayalım gelsinler konuşalım dedik ama sonra bu iş gönül işi telefon edip hatır gönül ile bu iş olmasın ilan edelim gönüllü olan gelsin dedik. Gönül öyle istedi ama gönlün öyle istemesi yetmiyor olmadı eyvallah olmasın. Gökhan kardeşimin uğradığı hayal kırıklığını bizzat şahidi olarak yaptığı ve söylediği şeylerin sonuna kadar arkasındayım. Çünkü Arka-daşıyım...

İbrahim (yücel) Kaya
6 Ekim 2012 - Hanegahım

İkircikli Halimiz

Mahallemizde daha önce olmayıp şimdi veya birilerinden sonra var olduğu idea edilen mütereddit ve endişe verici ikircikli hal eğer gerçekten varsa bizim için en büyük avantajdır. Berzahta (ruhlar âleminde) olmak o halin yazgısıdır çünkü. Bu nedenle akıl ile kalp ya da iki insanın arasında kalmayı bir zaaf olarak görmemeliyiz. İkisinden birini tercih etmek, tatmin olma, huzura kavuşma kolaycılığına kapılmak yerine mahallemizin kendisine özgü çelişkileri içerisinden dünyaya bakabilme ayrıcalığının hakkını vermeliyiz. 

İki insan arasında kalarak dünyaya bakabilmeyi ve bu bakışın bize kazandırabileceği ayrıcalığı idrak edebilmiş isek doğru ile yanlış arasında tercih yapma eylemimiz daha başarılı alacaktır.

Bir tarafta her şeyi avucunun içine almak, herkesi hizaya sokmak isteyen, ben olmasam hiçbir şey olmaz anlayışı ile hareket eden ile diğer tarafta daracık kolları ile kucaklayabildiğinin dışında, kenarda köşede el değmedik hiçbir şey bırakmama niyetiyle hareket eden bir olur mu?


Tercihlerini toplum menfaati ile doğru orantılı olarak belirlemeyip, kendi kişisel menfaatleri ile hareket edenlerin, söylediği ile yaptığı birbirini tutmayanların, ortaya çıkardığı bir sonuçtur ikirciklik. Tek olmaktansa birlik olmayı yeğleyen toplumun iyiliği için gönlünün kor olmuş çekirdeği ile önce kendini yakar, yanmak istersen sonra seni yakar. “Sen yanmasan, ben yanmasam nasıl çıkarız karanlıktan aydınlığa” mısralarının belirttiği manada tam bu olsa gerek.


Öyleyse iki farklı görüşün bir yerde olmasından rahatsızlık duymamız gereksizdir. “Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar” yani doğruya ancak farklı fikirlerin (ikircikli) birbiri ile münakaşası/ mütalaası ile ulaşılabilir. Bazen tek olmaktan ise iki olmak daha iyidir. Doğru-yanlış, iyi-kötü, karakterli-karaktersiz gibi ayrımlarda doğruyu bulmamız ancak farklı düşüncelerin ortaya çıkması ile mümkündür. 


Farklı iki kafa arasında tercihte bulunurken kişilere ve olaylara Araf’tan (ortadan) bakabilmek doğru karar vermemizi kolaylaştırır. Yoksa tarafların kulağımıza üflediği sufleler ile diğer tarafa takındığımız tavırlar bizlerin adalet, iyi niyet ve şahsiyet gibi mefhumlarımızın zarar görmesine neden olabilir. 


Olayları ya da kişileri değerlendirirken mazi bizim en büyük rehberimiz olacaktır. Şöyle ki, bir olayı değerlendirirken geçmişte olayın benzerlerinin ortaya çıkardığı sonuçlar veya kişilerin geçmişteki benzer olaylar karşısında takındıkları tavırları ve karakterlerinin özelliklerini hatırlamak menfaatimize olacaktır. Çünkü tarih ilmi açısından geçmişte yaşanan olaylar ve olaylara sebep olan kişilerin yaptıklarından çıkardığımız dersler ölçüsünde şimdi başımıza gelen veya yarın gelebilecek olanlar hakkında öngörü sahibi olabiliriz. 


“Müslüman bir delikten iki defa ısırılmaz” sözü kişiler ve olaylar karşısında nasıl bir tavır takınmamız gerektiği konusunda bizlere mesaj vermektedir. Akıllı kişi gafletle bir hataya düşebilir. Fakat sonucu görünce uyanır, artık tekrar bu hataya düşmez. Geçmişte karakterinin tüm olumsuzluklarına şahit olduğunuz bir kişi ile kol kola dolaşmak yılanın deliğine bir kere daha elini sokmaktan başka bir şey değildir. Soktum ama ısırmadı diyeceksen bilesin ki yılan yılanlığını yapacaktır. Isırmak için en uygun zamanda dişlerinin tadına bakmış olacaksın. Dikkat et ondan önce zehrini akıttığı bedeninin içinde senin idrakini felç etmesin.


Erdemlerden yoksun insanların kötü telkinatı zehirden kat be kat tehlikelidir. Olaylar ve kişiler hakkında vereceğimiz kararlarda erdemli insanların takip ettiği metodu uygulamamız bizi yanlış tercihler yapmaktan alıkoyar. Yoksa geçmişinde size karşı bir karaktersizliğini görmediğiniz, bir kötülüğüne şahit olmadığınız biri hakkında çok fena, ikircikli veya ikirciklik çıkarıyor gibi olumsuz sözlere kulak kabartıp inanmanız akıl tutulmasından, gönül şaşırmasından başka ne olabilir?


Adamlık zirvesinin ancak eteklerinde dolaşabilenler, etek giydirmeye çalıştıkları ayakların altında kalacaklardır. Ayakların baş olma sevdasının insan yaradılışına aykırı olduğu gerçeğini inkâr etme ahmaklığının sığ sularında kürek çekenler elbet karaya oturacaklardır. 


Kimse ikircikli bir ortamdan rahatsızlık duymasın. Farklı görüşlerin olduğu yerde en doğru görüşe ulaşma olasılığımız daha yüksek olacaktır.


İbrahim (Yücel) Kaya
18 Kasım 2012- Hanegahım

Değer Yargıları

İnsanların değer verdikleri şeylerin aslında kendi değerlerini de göstermesi açısından önemli olduğunu düşünmekteyim. Yolumuzu aydınlatan, gerçek yaşamı sürdüreceğimiz dünyaya ulaşmakta bize rehber olma niteliği ile 1500 yıldır bize ışık tutan Kitab-ı Mutlak değerli olanın ne olduğunu bizlere göstermekle birlikte insanı insan yapan irade özelliğimiz sayesinde bazen değerleri birbirine karıştırabiliyoruz. 

Değer yargıları diğer yargılara benzemez. Dün uğruna mahpus yattığımız değer yargıları bugün bazılarına değer bazılarına değmez.


İbrahim (Yücel) Kaya
29 Kasım 2012

Nasıl Çıkılır

“Yalana, talana dizgin vurmayan 
Haksızlık edene hesap sormayan 
Cehaletin çemberini kırmayan 
Kitlelerle düze nasıl çıkılır?
Bu mahalleye reva mıdır bahtsızlık 
Vermiyor mu size hiç rahatsızlık
Kişisel çıkarlar için haksızlık
Edenlerle düze nasıl çıkılır?
Hizmet için yapılmıyorsa yarış
Nasıl sağlanacak toplumda barış
Yetkilide yoksa ileri görüş
Seçenlerle düze nasıl çıkılır.

Yıldızlarımız ve Işıkları

Yıldızlarımızı çarpıştırmanın zaten harap olan evimizi yerle yeksan edeceğini biliyorum. O yüzden, yıldızlarımızı buluşturmanın, birbirimize ve hepimize ışık saçmalarını sağlamanın, Rahman'ın rahmet tohumlarının toprağımıza daha bir merhametle, daha bir şefkatle, daha bir rikkatle düşüreceğinden adım gibi eminim.

Yeter ki biz düşmeyelim!

Yeter ki biz , hakikatin bekçiliğini terk etmeyelim!

Yeter ki biz, hakikatin bayrağını insanlığın burçlarına dikme yükümlülüğünden vazgeçmeyelim!

Yeter ki biz, 'evimiz'i 'bezirganlar'a , 'aç kurtlar'a asla terk etmeye yaltenmiyelim!

Yusuf Kaplan

14 Nisan 2013 Pazar

Adap

Söz söylemenin adabını ve üslubunu öğretecek değilim. Fakat insan olanın ahlak mefhumlarını bir kenara bırakan bir üslupla muhatabına çıkışmasındaki yersizliği de görmemezlikten gelemem. Bir zamanlar mahallemizin bağrında top koşturup, birlikte çay içenlerin hatıralarını nallarının altına alıp çiğnemesini neye bağlasam bilmem ki. 


Eline kösü alan çalıyor hoyratça. Ama suç sizde değil o kösü size verende. Hadi verdi bir hata etti de hala almıyorsa son sözü etsin Nabi, vay o kösün haline be abi.


“Bir devirde geldük ki Azizim unudulmuş

Tutmuş yirini hurd ü büzürgan unudulmuş”

İbrahim (Yücel) Kaya
17 Aralık 2012 -Hanegahım

11 Nisan 2013 Perşembe

Kazın Ayağı !


Kazı ilk defa çocukluk yaşlarımda "Uçan Kaz" adlı çizgi filim ile tanıdım. Beyaz bir kazın üzerine binmiş bir çocuğun dünyanın çeşitli yerlerine yaptığı seyahat anlatılıyordu. Daha sonra mahallemize yerleşen Ardahan ve Kars yöresinin insanlarının besledikleri kazlar ile hep çizgi filmlerde gördüğüm kaz ile bizzat tanışmış oldum. 

Bizim mahallenin kazlarından mıdır bilmem ama bu kazlar çizgi filmdeki kaz gibi sevimli gelmedi bana. Birazda çizgi filmin etkisinden olsa gerek sevmek için yanlarına yaklaşmaya çalıştığım her seferinde boynunu öne doğru uzatarak çıkardığı tıslama sesi ile kovaladı bizi hep. "Daha sonra kazın ayağı öyle değil" deyimi ile karşılaştım okul yıllarında. İçinde kaz kelimesi geçince mi ne dikkatimi celb etti. Bir baktım ki Nasrettin Hoca'imiş bu deyimin kaynağı hikayesi de şöyle:

Hoca bir gün Timur'a kızarmış bir kaz götürürken yolda canı çekmiş, hemen kazın bir bacağını gövdesine indirmiş.
Hoca'yı huzura kabul eden Timur, bakmış ki kendisine sunulan kızarmış kaz tek ayaklı. Kendisi de malum topal. Hoca bunu bilerek hakaret olsun, diye yaptı sanarak, ona çok kızmış. Hoca durumu hemen sezerek:
- Ulu hakanım, bizim Akşehir'in kazları hep tek bacaklıdır. Bakın çeşme başındaki kazlara, demiş ve çeşme başında tek bacaklarını altlarına almış uyuklayan kazları göstermiş.
Timur, Hoca'ya bakarak gülmüş:
- Yoo, Hoca, kazın ayağı öyle değil demiş. Adamlarına çeşme başındaki kazlara değnekle dokunmaları için emir vermiş. Kazlar, uykularından uyandırılınca iki ayakları üstünde kaçışmaya başlamışlar. Hoca'nın yüzüne alaylı alaylı bakan Timur:
- Hani Akşehir'in kazları tek ayaklı idi, diye sorunca Hoca:
- Vallahi hakanım, eğer o değnekleri size vursalardı, tövbeler olsun, dört ayaklı bile olur kaçardınız, diye cevap vermiş.

Yani sözün özü dostlar kazın ayağının öyle olmadığını anladım sonunda. Umarım sizlerde anlarsınız.

İbrahim (Yücel) Kaya
22 Aralık 2012 - Hanegahım

Bu da Oldu!!



Cumartesi günü Pendik Belediye Başkanı mahallemize gelmiş. Kimlerin haberi var bilmiyorum. Ama benim sonradan haberim oldu. Adam ayağımıza kadar gelmiş ama mahallemizin sorunlarını anlatacak bir fırsat olmadı. Onu buraya getirenler galiba mahalleliyle karşı karşıya gelmesini istemediler. Şunları Sormak isterdim Başkana:


1. Mahallemizin geleceği ne olacak?
2. Yeni yapılan parkı yapacak başka yer yok muydu?
3. Her mahalleye yatırım yapılırken Sanayi mahallesine neden bir tek çivi bile çakılmıyor?
4. Bu mahallenin insanının etüt merkezine, gençlik merkezine, kütüphaneye ihtiyacı yok mu?
5. Pendik Belediyesinin yayınladığı harita da bu mahalle neden gösterilmiyor?

Evet aynen öyle Pendik Belediyesinin bastırdığı ve aşağıda verdiğim haritada Pendik İlçesi sınırlarında yer alan bütün mahallele hatta köyler gösterilirken Sanayi Mahallesi yok. Dikkatlice inceleyin mahallenin yerini ben kırmızı çerçeve ile gösterdim. Ama belediye mahallenin adını bile yazmamış. Anlayacağınız harita da bile silmişler mahalleyi. 

İşin acı tarafı bu harita belediyenin temsil ettiği siyasi anlayışın mahallemizdeki temsilcileri tarafından dağıtılıyor olması. Bu temsilciler haritayı açıp bakmamışlar galiba hiç. Mahalle yok, bir sürü hizmet yaptık diye reklam yapmışlar ama bizim mahalleye bir tane yapılan bir şey yok. Yani kimin neye hizmet ettiğini, mahallemize hizmet getirilmediğini anlamak için bilim adamı olmaya gerek yok. Park yapmakla, kaldırım boyamakla, çöp toplamakla hizmet olmaz. Biliniz ki bu hizmetlerin hiç biri geleceğe yönelik değil, sadece günü kurtarmak için yapılıyor. Mahalleliyi ve mahallenin geleceğini düşünmüş olsalar kütüphane, gençlik merkezi, etüt merkezi gibi hizmetler yapmaları gerekir. Mahalle de parklar dışında bir tane binada Pendik Belediyesinin tabelası yok. 

Uyanık olmak, yapılanları görmek gerekiyor. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın anlayışına sahip olanlara sesleniyorum: Emin olun yılan eninde sonunda size de dokunacak. Geç olmadan herkes, her ortamda tepkisini ortaya koymalı. Ben bu mahallenin en eski sakinlerinden biriyim. Çocukluğum ve gençliğim bu mahallede geçti ve her şeye rağmen mahallemi seviyorum.


İbrahim (Yücel) Kaya
24 Aralık 2012- Hanegahım

10 Nisan 2013 Çarşamba

Bir Ağabeye Sordum

Bugün mahallemizin büyüklerinden bir ağabeyi ile hem tanışma hem de konuşma fırsatı buldum. Birbirimize göz aşinalığımız vardı elbet ama oturup sohbet etmemiştik hiç. Dış görüntüsünün altında mahalleyi ve mahalleliyi iyi tanıyan siyaseti iyi bilen yönü ile dikkatimi çekti. Söylediği şeyler çok ilginç idi.

Mesela "bu mahallede iyi şeyler yapılmasını istemeyenler var" dedi. 

Neden diye sordum: 
"Sebebini onlara sor dedi".

İmar durumu çözülür mü dedim: 
"Belediyelerin 5 yılda bir imar planlaması olur, bu planda değişiklik yaparlarsa olur" dedi. 

Peki bu nasıl olacak dedim:
"Belediyeyi yönetenlerin bunu istemesi lazım" dedi. 

Bunu istemelerini nasıl sağlayabiliriz diye sordum: 
" Muhtar ve mahalleli birlik olup siyasilere baskı kurmaları lazım" dedi. 

Bu nasıl olacak dedim:
" Seçimler yaklaşıyor bunun olması için iyi bir fırsat" dedi. 

Bu fırsatı nasıl değerlendirebilirz diye sordum: 
"Önce birlikte hareket edilmeli" dedi.

Daha çok şey sormak istedim "namazım geçiyor, gitmem lazım" dedi. 

İbrahim (Yücel) Kaya
15 Ocak 2013 - Hanegahım

Anlayana

Duran cisimleri fark etmenin zorluğuna inat harekete geçenler hemen fark edilir. Dururken seni harekete geçirmek için hiç bir çaba sarf etmeyenler, sen hareket geçince, gerektiğinde sana yön vermek veya durdurmak için harekete geçer. 

Burada hareketi oluşturan kadroların çok uyanık olması gereklidir. Halis niyetle çıkılan yolda bu harekete sirayet etmek isteyenlerin niyetlerini doğru anlamak önemlidir.

İbrahim (yücel) Kaya
10 Nisan 2013 - Hanegahım

9 Nisan 2013 Salı

El İnsaf


İnsan ile insaf arasında bir harflik fark var. İnsan, en şerefli mahlûktur. İnsaf ise bu şerefe uygun davranmak, yani hak ve hakkaniyet üzerine olmaktır.

Derdimizi daha iyi anlatabilmek için şöyle diyelim: İnsanlığın şartları vardır ve insaf, o şartlardan biridir.

Kendilerini çok iyi tanımasamda mahallemizin durmu hakkında söylediklerine şahit olduğum veya söylediklerini duymuş olduğum mahallemizin insanlarından bazılarına el insaf diyorum. 

Mahalle için kılını bile kıpırdatmadığı halde ben mahalle için şunu yaptım, bunu yaptım, şöyle mücadele ettim, böyle mücadele ettim diyenlere el insaf diyorum.

İyi niyetle yapılan herşeyin altında bir bit yeniği arayanlara, bu iyi niyetleri boşa çıkaranlara, iyi niyeti göremiyecek kadar kör, duyamıyacak kadar sağır olanlara el insaf diyorum. 

Herkesin yapacak bir şeyi olduğu savı ile eliyle veya diliyle yanlışa yanlış diyemeyenlere el insaf diyorum. 

Kahvede okeyin kime ne zaman geleceğini bile bilip, mahallenin üzerinde oynanan oyunları bilmeyen\bilmek istemeyenlere el insaf diyorum. 

Kendisine söylenen sözün doğru olup olmadığını idrak edemiyenlere el insaf diyorum.

Daha yaşanılır bir mahalle için çalışmayıp kendi istikbali için çalışanlara el insaf diyorum.

Bu mahalleden hiç bir şey olmaz diyerek kendi kabuğu içine çekilmiş, kendisinden başkasını düşünmeyen, çevresine karşı duyarsızlaşmış olanlara el insaf diyorum.

Birlik bereberlik içinde olmalıyız, şunu yapalım bunu yapalım diyerek elini taşın altına sokmayanlara el insaf diyorum.

Demem o ki, olacaksak eğer, her şeyimizle insaf ehli olmalıyız. Şunu ve şunu alayım, diğerleri kalsın, olmaz. Bir yandan haksızlığın üstüne oturacak, bir yandan da haktan-hukuktan bahsedeceğiz. Olmaz.

Bir yandan üstümüzde hakkı olanlara vefa göstermeyecek, bir yandan da üstünde hakkımız olmayanlardan vefa bekleyeceğiz. Olmaz.

 İbrahim (Yücel) Kaya
23 Ocak 2012 - Hanegahım

8 Nisan 2013 Pazartesi

Bir Manga Halis İnsan Aranıyor!!!

Sana mecnun denildiği, meczup denildiği, menfaat düşkünü denildiği, birilerini kışkırtıyor denildiği, o geldi ikircilikler başladı denildiği, ona da ne oluyor denildiği, tehdit edilip küfürler savrulduğu halde en küçük fedakarlık olarak hakikati söylemekten ve savunmaktan zerrece kaygı duymayan adam! Sen Ne Güzelsin.. 

Kim bu payede bir adam bilmem; lakin bu payede bir manga tertipleyebilirsek her mesele hallolunur. Bir manga halis insan!.. Neredesiniz?



27 Ocak 2012 -Hanegah

6 Nisan 2013 Cumartesi

Toplumsal Manifesto




“Bize, bir lütuf gibi saadet bağışlayan değil, bizde mesuliyet şuuru yaratan insan lazımdır.”


Bu tür insanlar genellikle belli bir yaşı geçmiş, görmüş geçirmiş, hayat tecrübesine sahip kişiler arasından çıkmakla birlikte bizim mahallemizde bu şuuru oluşturma görevini genç neslin üzerine alması mahallemizin insanını bir işe yaramaz olarak görenlerin daha dikkatli bakmalarına vesile olacaktır sanırım. 


Şuursuz, bilinçlendirilmemiş insanlardan bilinçsiz olduğu konuda harekete geçmesini beklemek elbette mümkün değildir. Çünkü o insan yığındır. Yıllardan berri oturup kaldığı yerden kalkmasını gerektirecek bir şey görememiştir hiç.

Bu sebeple insanlığı harekete geçirmenin ilk şartı bilinçlendirmedir. Hareket ancak bu sağlanırsa gerçekleşebilir. Aksi halde harekete geçme niyetinde olanlar da hareketlerini taşıyacak destekten yoksun kalırlar. Ve bir süre sonra kendileri de hareketsiz kalırlar. 

Bilinçlendirme belli bir yaş altındakilerde sosyal medya üzerinden gerçekleşmiş olsa da, hareketi tabana yaymak için bilinç sahibi insanların bu bilinçlerini aktarması elzemdir. Yani ikinci aşama hareket konusunda sosyal medyayı kullanmayan mahallelinin bilinçlendirilmesi olmalıdır. Mahalleyi saadete ulaştıracak yolda planlı ve emin adımlarla ilerlenmelidir.

“Saadet, bizdeki iradenin yarattığı deruni bir aydınlık olmalıdır. Bu yüzden bize, kin ateşi içinde kuvvetle hak kazanan değil, hakikat aşkıyla hakkını yaşatan (arayan) insan lazımdır.” Bize her türlü menfaatten, kibirden, nemelazımcılıktan uzak, hizmet etme şuurunda olan mahallesini seven insan lazımdır.

İbrahim (Yücel) Kaya
06 Nisan 2013 - Hanegahım

5 Nisan 2013 Cuma

Mahallem Neden Okulsuz Kaldı ??


Mahallemize yıllardan berri neden okul yapılmadığının, neden kalıcı hizmetlerin getirtilmediğinin nedenlerini 2004 yılında mahallemiz sakinlerinden birinin açtığı bir davanın karar metninden öğrendim inanamadım. İlk fırsatta sizlerle bu metni paylaşacağım. 

Göreceksiniz ki bilirkşi raporuyla bu mahalleye evlerin sonradan geldiği sanayinin ise hep var olduğu ispatlanmış. (Buranın eski sakinleri bunun böyle olmadığını bilir.) Ayrıca buranın bir mahalle olmamasına delil olarak ilkokulun ve bir mahallede bulunması gereken üst yatırımların olmaması gösterilmiş. Yani adamlar bilerek okul yapmamışlar, bilerek yatırım yapmamışlar ki, burasını sanayi bölgesi olarak gösterebilsinler.

Bu anlattıklarımı o an yanımıza gelen bir mahalleliye söylediğimde "aman ağabey onlar eskide kaldı" sözü ise mahallelinin durumunu göstermesi açısından ilginç geldi bana. Bu durumu kabullenmenin tecavüzcüsüyle evlenmek zorunda kalmaktan hiç farkı yok. Ama insanları yıldıran, bıktıran birlikte hareket etmesini engelleyenler utansın. 


İbrahim (Yücel) Kaya

17 Ocak 2013

Baba Dostları

Bugün mahallemizin en eskilerinden, kendimi bildim bileli bu mahallede olduğunu bildiğim Kastamonulu İsmail Amca ve Postacı Fethi amcayı bir kez daha gördüm, cami çıkışı gönüllerimizin kesiştiği kavşakta.

Beni gördüklerinde sanki o kısa pantolonlu, sıska çocuğa ( Murat her zaman böyle şişko değildim yani, sen de bilirsin) bakar gibi baktıklarını hissettim. Beni görmekten dolayı duydukları mutluluğu hissederek ellerine kalbimin tüm sıcaklığı ile öpücük kondurduğum da İsmail Amca sımsıkı tutu elimi. Belki de benim gözlerimde Babamı, o eski dostunu aradı. İki eski baba dostunu, iki eski komşuyu insanın görebileceğim yağhane yer benim mahallem.


İbrahim (Yücel) Kaya
5 Nisan 2013 - Hanegahım



Bir Kahvenin Kırk Yıl Hatırı Varmış


Bir kahvenin kırk yıl hatırı varmış, lakin hatırın bir kahve kadar değeri yokmuş..

Kahveyi dağıtmak değil, oturup karşılıklı içmektir asıl olan. Kahve menfaat icabı değil, dostluk, arkadaşlık icabı yapılan bir ikramdır. O yüzden secime kadar hatırı olan değil, kırk yıl hatırı olan kahveyi içmek lazım. Siyaset için arkadaşlığını satan ile değil, dostluğa dostluk katan ile içmek lazım.

İbrahim (Yücel) Kaya

Mart-2013/ Hanegahım


3 Nisan 2013 Çarşamba

Seni Memleketim Gibi Seviyorum


Dik Durmak İnsani Bir Sorumluluktur

" Dik durmak, ilkeli olmak, ilkelerinden ödün vermemek, zorluklar karşısında kendi değerleriyle çelişmeden çözüm üretebilmek, gelişmiş, çağına karşı sorumluluk duyan insanın temel özelliklerindendir. Her çağda her dönemde ilkeleri için bedel ödemekten çekinmeyen insanlar var olmuş, bu insanlar dostlarından da düşmanlarından da saygı görmüşlerdir.

Dik durmak her şeyden önce bir inançlar, bir değerler sistemine sahip olmayı, dünyayı bu değerler sistemine göre yaşama inatçılığını gerektirir. Bu değerler sistemi genele uymayabilir, aykırı ve farklı olabilir, kurulu düzenle çelişebilir, dik duran insan için bunların hiçbir önemi yoktur."

2 Nisan 2013 Salı

Kime Secde Ettiğinize İyi Bakın !


Birlik ve beraberliğin olmadığı toplumların ilerleyemeyeceği malumdur. Bazen binlerce kişiyle bir milimetre yol alınamazken, bazen bir manga halis insan ile direniş dirilişe dönüştürülebilmektedir. 

Bu mahalleye yapılan her türlü haksızlığa ve hizmetsizliğe karşı mücadele etmek için çaba sarf edenler, bozguncu, ikircikli vb. türü sözlere ve tehditlere maruz kalsalar dahi yollarından dönmeyecekler ki, bu mahalleyi içinde bulunduğu duruma mahkûm edenler hatalarından dönsünler.

Nesiller gelip geçiyor. İnsanın insan olması kemale ermesi için yıllar değil idrak yeterli aslında. İdrakten yoksun, menfaatperest zihinler hangi mahallenin nesli acaba? Tabi ki Sanayi Mahallesinin (Parseller). Fakat hırsı, tamahı, iştah ve hevesi, hasedi, ezmeyi ve tahakkümü körükleyen bu zihniyet sahipleri beraber büyüdükleri nesli elinin tersi ile itip çıkarlarına kucak açarak mahallelerine ve hatıralarına sahip çıkmadıklarının bilmem farkındalar mı?

Herkesin bir yerlere gelip, bir şeylere tutunma çabasına tutsak olduğu bir toplumda hayatta ben yokum biz varız anlayışı ile yola koyulmak (hiç olmak) sanılanın aksine hiçliğin yükümlüğü ile insan olmayı onurlandırmak demektir. 

Bu mahalleye yapılan haksızlıklara direnmek bir hakikatin ruhunda nefes alıp veren bir put kırıcı olmak gerekiyor. Etrafımızda olup bitenleri anlayarak mahallemizin selameti için gayret etmeliyiz. Mahallesini değil kendi geleceğini düşünenlere secde etmeyi bırakmalıyız.

["Onla (c.c) olun, Onsuz (c.c) olmayın"]

İbrahim (Yücel) Kaya
5 Mart 2013/Hanegahım... 

1 Nisan 2013 Pazartesi

Mahallemin Çilesi

Pendik Sanayi mahallesi çocukluğumun en güzel yeri. Her şey mahallenin adının Parseller iken Sanayi'ye çevrilmesi ile başladı. Belediye yetkilileri sanki burada hiç insan yaşamıyormuş gibi diğer mahallelere yaptıkları yatırımlardan mahrum bıraktılar bu mahalleyi. Ama ben Mahallemi Seviyorum ve layık olduğu değerin verilmesini istiyorum.

Yalnızlık Sebebi

Önemli Olan: Ne Söylediğin Değil Nereden Söylediğin

Her sancı yeni bir doğumun müjdecisidir. Fikirlerin, düşüncelerin doğuşu da fikir sahibi için sancılıdır. Bu sancıyı çekmeden konuşanlar iç...