23 Ağustos 2017 Çarşamba

Düştüm Benim Elimi Sen Tut

Ey Şeyh! El tutmak senin işin değil, yürü! Ben sayıya geleceklerden değilim, çekil! Ey kendisinden başka bir var olmayan, ey herkesin feryadına ancak kendisi yetişen, benim imdadıma sen yetiş! Düştüm, benim elimi sen tut.”

Dünya’da mekân ahrette iman sözünün bir neticesi mi olsa gerek yeryüzündeki bütün mekânların makamına sahip olma hırsı. Hırs kontrol altında tutulduktan sonra faydalıdır zaman zaman lakin hırsın yanında makamın liyakatine yakışır bir karakter yoksa Hisar Muhafızı’nın dediği gibi yumak oluverir o makam sahibi. Yumağı hareket ettiren el'den habersizce, makamın meşguliyetlerinin neşeli bir oyuna dönüşmesi ile avunur, bir o tarafa bir bu tarafa yuvarlanıverir. Oysa ilelebet makamın sahibi belli. Diğer tüm makamların sahipleri ise neden yaratıldığı belli olan mekânda muz kabuğu ile ayağın birleşme zamanına kadar daimler.
Bir de muvakkat mekânların makamlarına sahip olanların makamın verdiği müşkül ile âlicenaplık yapmalarına bayılıyorum inanın. Kâinatta var olan her şeyi yaratan, koruyucu olan, tek, yüce ve üstün varlığı makamları da yaratan, koruyan ve gerektiği zaman yukarıda bahis ettiğim muz kabuğu ile ayağın birleşme zamanını ayarlayan varlık şeyh makamında bile olsan bir sarhoş ile verir dersini.
 Ferudüddin Attar’ın Mantiku’t Tayr adlı eserinde söyle bir hikâye ile durumu izah etmeye çalışayım. Tekkeye gelen sarhoş ağlayıp sızlayıp ortalığı karıştırır, sonunda tekkenin duvar dibinde sızıp kalır. Tekkenin Şeyhi sarhoşun yanına gelir ve “Neden ağlıyorsun? Elini bana ver kalk!” der. Bu Dünya mekânında sarhoşluk dışında hiçbir makamı olmayan zelil insanın verdiği cevap ise müthiştir: “Ey Şeyh! Allah sana yardım etsin; elden tutmak senin harcın değil! Sen başını alıp git! Baş aşağı yıkılmak benim payıma düştü! Eğer herkes düşkünlerin elini tutabilseydi, karınca yiğitlik mertebesinin başköşesine oturtulurdu. El tutmak senin işin değil, yürü! Ben sayıya geleceklerden değilim, çekil! Ey kendisinden başka bir var olmayan, ey herkesin feryadına ancak kendisi yetişen, benim imdadıma sen yetiş! Düştüm, benim elimi sen tut.
Şeyh de olsa kapıya gelenin makamın sırrına değil mekânın esrarına geldiğinin farkında olmayan makam sahiplerinin tüm mekânların ve makamların gerçek sahibinin kim olduğunu unutmaması muz kabuğu ile karşılaştıkları zamanki düşüşlerinin nereye olacağını ayarlayabilmeleri açısından önemlidir. Makam sahibinden bir çıkarı beklentisi olmayan kişilerin ise, sarhoş bile olsa, söylediklerine kulak vermek, karşında makamını payanda olarak kullananların söylemediklerini anlama açısından ayrı bir önem arz ediyor.
Biz söyledik payanda olmadan her kalbe bir söz / kim duydu beni melekler katından bilmem / Söz gümüşse sukut altındır dersen sen tut dilini sukut ol derim sana / ipse meramın, çek kapıyı kadı ol İstanbul’a.
21 Aralık 2011 - 13:17:48

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Önemli Olan: Ne Söylediğin Değil Nereden Söylediğin

Her sancı yeni bir doğumun müjdecisidir. Fikirlerin, düşüncelerin doğuşu da fikir sahibi için sancılıdır. Bu sancıyı çekmeden konuşanlar iç...